Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.260
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Fransız seyyah A. de la Motraye 1727'de İstanbul'a yaptığı seyahati bir yazısında şöyle anlatır:"...Türklerin nâmuskârlığını yazmak için kendime vazife bilirim. Bir çok tanıdıklarımın başına geldiği gibi, dalgınlığımdan dolayı herkesten fazla benim başıma gelmiş bir hâl vardır: Bu dalgınlığıma rağmen Türk dükkânlarında hiç bir zaman tek bir meteliğim kaybolmamıştır; çünkü o gibi vaziyetlerde dükkâncılar peşimden koşturmuşlar ve hattâ eğer dalgınlığımın neticesini anladıktan sonra dükkâna dönmemişsem, unuttuğum şeyi iâde için Beyoğlu'ndaki ikâmetgâhıma kadar adam gönderip bir çok defâlar, beni aratmışlardır. Meselâ bir yelpazeci dükkânında Türklerin sıcaklarda kullandıkları yelpâzeler satılıyordu. Bir çoklarına baktım; düz deriden ve en harc-ı âlem olanlarından birini alıp parasını verdikten sonra çıkıp gittim.Bir gün tesâdüfen o dükkânın önünden geçerken yelpâzeci beni görür görmez çağırıp saatimi elime teslim etti.Ben bu Türk nâmuskârlığının daha yüzlerce misâlini sayabilirim: Bizzât kendi başımdan geçen vak'alar 30'dan fazla olduğu hâlde, bunların hiç birinde hiç bir zaman Türklerin nâmuskârlıktan ayrıldıklarını görmedim. Rumları bu bakımdan medh ü senâ edemiyeceğim için pek müteessirim..."
1432 yılında Anadolu'yu ve bu arada Bursa'yı ziyaret eden Fransız seyyah Bertrandon da la Broquier hatıralarında şunları nakleder: "Bursa'da ipekten güzel kumaşlar yapılır. İpek Venedik ve Lucca'ya götürülür ve oralarda güzel kadife yapılır. Çok faal bir grup olan Floransalı tüccarlar, Bursa'yı ihmal etmediler ve zengin ürünlerin ticaretini yaptılar. Sürekli bir şekilde devlet merkezi ile yazıştıkları ve haklarının korunması için istekte bulunduklarından, malzeme çoğalmaktadır: Özellikle de 1484 ile 1488 yıllarında bunların Bursa'da kaleme aldıkları hesap defterlerinin incelenmesi sayesinde, ipek ticaretinin ne kadar etkili olduğu anlaşılıyor. Bursa şehrinde bulunan Floransalı tüccarlar veya onların temsilcileri, çoğu hallerde doğrudan Türk tüccar meslekdaşları ile temas halinde idiler ve iki devlet arasında yapılan ithalat ve ihracat sürekli bir şekilde artıyordu. Bu tüccar ailelerden birisine mensup Bartolomeo di Piero di Simone adlı biri, 30.6.1484 günü Bursa'ya geldi ve dört yıl süre ile mallarını sattı. Bu zatın tuttuğu hesap defteri Floransalı tüccarların faaliyetlerini ve bu arada ipek satışını belgelemektedir.
Ebu Cafer Begâvi hazretleri hadis hafızlarındandır. 158 (m. 774)'de İran'da Nişabur'da doğdu. Hadis ilminde hafız mertebesine ulaştı. Daha sonra Bağdad'a yerleşip orada hadis öğretti. Talebeleri arasında, başta Buhâri olmak üzere, diğer Kütüb-i Sitte müellifleri bulunmaktadır. 244 (m. 858)'de Bağdad'da vefat etti. Buyurdu ki:
Süleymân Rüşdi Efendi, Aydın taraflarında yetişen büyük velilerdendir. Nâzilli'nin Karamullu köyünde doğdu. Önceleri, Karamullu köyünün efesi idi. Halk kendisinden çok korkardı. Daha sonra, Nâzilli'de Mehmed Zühdi Efendi'yi görüp, ona talebe oldu. Mehmed Zühdi Efendi'nin yanında kemâle eren Süleymân Rüşdi Efendi, çok yüksek mertebelere kavuştu. Efelik zamânında kullandığı bıçağını, palasını ve tüfeğini, oturduğu odanın duvarına astı. Kendisine bağlı efeleri de ona talebe oldular. 1834 (H.1250) senesinde Nâzilli'de vefât etti.
Süleymân Rüşdi Efendi, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Muhammed Demirtaşî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Ömer Rûşenî hazretlerinin talebelerinden ve İmâm-ı Şarânî hazretlerinin de hocalarındandır. Mısır’da Hüseyniyye beldesinde 929 (m. 1522) senesinde vefât etti. Bu mübarek zat buyurdu ki:
İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlernin arkadaşlarından, o dönemin hadis ve kıraat âlimlerinden Süleyman A'meş, bir gece evinde eşiyle tartışmış ve hanımını biraz incitmişti. Buna rağmen tartışmadan hemen sonra hanımıyla tekrar konuşmak istemiş, ama hanımı kocasına kırgın olduğu için, adamın sözlerini cevapsız bırakmıştı.
Adam öfkeyle:
-Niçin bana cevap vermi yorsun? diye hanımını bağırıp, azarladı. Fakat bir cevap alamadı.
A'meş'in kızı babasına:
-Bu gece olmasa da, yarın sabah konuşur seninle, dediyse de adamın öfkesi dinmedi:
-Eğer bu gece benimle konuşmazsa, benden kesin boş olsun, dedi.