Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.489.167
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Çanakkale harbinin devam ettiği günlerde bir Ramazan arefesiydi. Cephe kumandanı Vehip Paşa 9. Tümenin genç imamını çağırarak mahzun bir şekilde istemeye istemeye şöyle dedi: - Hafız! Yarın Ramazan Bayramı. Asker toplu olarak bayram namazı kılmak istiyor. Ne dediysem, vazgeçiremedim. Ancak böyle bir şey pek tehlikeli, yani düşmanın arayıp bulamayacağı toplu bir imha fırsatı olur. Münasip bir dille bunu etrafa sen anlatıver!...
Sultan Süleymân Han İran'a sefer yaptığı sırada Pir Ali hazretlerine bâzı hasetçiler iftirâ atıp; "Aksaray'da bir kimse Mehdilik dâvâsında bulunuyor." demişlerdir. Bunun üzerine Pâdişâh araştırılmasını, durumun öğrenilmesini emretti. Bâzı kimseler aleyhinde idiler. Durumu soruşturmak üzere kurulan mecliste, Pir Ali hazretleri, aleyhinde bulunanlara bakıp celâlli bir şekilde; "Bizim aleyhimizde bulunan siz misiniz?" diye işâret etti. Aleyhinde bulunanlardan biri orada düşüp öldü. Diğeri de istifrâ etmeye başladı. Ağzından pislik geldi. Mecliste bulunanlar onun heybetinden korkup, bu hususta soruşturmadan vaz geçtiler
Haydarât-üş-Şîrâzî hazretleri, Sa’deddîn-i Teftâzânî’nin yüksek talebelerindendir. Herat ve Şiraz şehirlerinde birçok âlimden ilim tahsil etti. Tefsir, kelâm ve feraiz ilimlerinde büyük bir âlim idi. Teftâzânî’nin “Keşşâf” tefsirine yaptığı haşiyeye, o da bir haşiye yaptı. Anadolu’ya geldi. Burada çok ilim okuttu. 820 (m. 1417) senesinde vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Cemâleddin-i Aksarâyi, Osmanlı Devletinin kuruluş devrinde Anadolu'da yetişen âlimlerden ve evliyâdandır. İsmi Muhammed'dir. Babası büyük âlim Fahreddin-i Râzi hazretlerinin torunlarından Vâiz Muhammed bin Muhammed'dir. Nesebi bir koldan hazret-i Ebû Bekr'e, bir koldan da hazret-i Ömer'e ulaşmaktadır. "Cemâleddin" lakabıyla ve "Aksarâyi" nisbesiyle meşhûr olmuştur. Aksaray'da doğmuştur. Doğum târihi bilinememektedir. 1389 (H.791) senesinde Aksaray'da vefât etti. Kabri, Aksaray'daki Ervâh Kabristanındadır...
Abdülhalim Çelebi, Bâyezid-i Veli ve Yavuz Sultan Selim devri Osmanlı âlimlerindendir. Kastamonulu olup, doğum târihi bilinmemektedir. 1516 (H.922) senesinde, Yavuz Sultan Selim Han ile birlikte gittiği Mısır Seferi dönüşünde, Şam'da vefât etti. Orada, Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin türbesine defnedildi. Vefatından kısa bir zaman önce bir sohbetinde buyurdu ki:
Sultan III. Mehmed Han zamanında Halvetiye yolunun büyüklerinden Abdülehad Nuri Efendiye bağlı en samimi talebelerinden olan Hassa-ı Hümâyûndan Gürcübaşı Mûsâ Ağa şöyle anlattı: Abdülehad Efendi hiç sebep yokken ve bir münâsebet de geçmeden bana; "Mûsâ Ağa! Mısır'dan dönüşte, kalyona binmeyip, sayıkaya veya firkateyne bininiz." buyurdu. Buna çok taaccüb ettim. Çünkü, Mısır'a gitmek hiç hatırımdan geçmemişti. Fakat Abdülehad Efendinin bunu söylemekten bir murâdları olmalı deyip, merakla bekliyordum. Bu sözün mânâsını bir türlü anlayamıyordum.