Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.490.450
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Sultan Abdülmecid Hân, Selânik'e giderken fırtına sebebi ile gemi Limni'ye sığınmak zorunda kaldığı zaman, uzaktan gördüğü türbenin kime âid olduğunu sordu. Yanındakilerden birisi türbenin Niyâzi-i Mısri'ye âid olduğunu söyledi ve onun başından geçenleri anlattı. Bunun üzerine Sultan Abdülmecid, Niyâzi-i Mısri hazretlerinin kabrini ziyâret etmek için türbeye gitti. Türbede, Niyâzi-i Mısri'nin rûhâniyetine hitâben; "Ey Niyâzi-i Mısri, kıymetini takdir edemeyen kimselere bedduâ eylemişsin. Sonra gelen bizlerin bunda bir kabahati yok. Bizlere, feyzli nazarının geldiği âşikâr olmadıkça, türbenden dışarı çıkmam" diye yalvardı ve Kur'ân-ı kerim okuyarak rûhuna hediye eyledi. Sultan Abdülmecid Hân, Niyâzi-i Mısri hazretlerinin feyz dolu nazarlarına kavuşunca dışarı çıktı ve türbenin tâmir edilmesi için emir verdi.
1540 senesi Haziran ayının bir akşamıydı. Korsika adasının Gareletta limanına ufacık bir Türk filosu demir atmıştı. Beş parça gemiden oluşan filonun kumandanı Turgut Reis'di.
O zamanlar Turgut Reis'in şöhreti bütün Akdeniz yalılarını tutmuş, İspanya sahillerinin güzel kızları, Kapitan Dragot dedikleri, yaşı elliyi geçmiş bu Türk kahramanı için şarkılar söylemişlerdi. Bir kez mağrip sularına yelken açtı mı, Akdeniz sahillerini korku ve dehşet alır, İtalyan limanlarında "Kapitano Dragot geliyor!" cümlesi duyuldu mu, o ünlü denizciler kaçacak yer ararlardı. Kanuni'ye rağmen kendini Avrupa nın en büyük hükümdarı olduğunu iddia eden Şarlken, bu korkuya bir son vermek için:
-Akdeniz'in huzuru için bu müthiş Türk'ü denizlerden uzaklaştırmalı, diyordu.
Meymûn bin Mihrân hazretleri, Tâbiinin büyüklerindendir. Hadis ve fıkıh ilminde büyük âlim idi. Kûfe'de yetişti. Sonra Rakka'ya yerleşti. 657 (H.37)'de doğdu. 734 (H. 116)'de Cezire'de vefât etti. Halife Ömer bin Abdülaziz tarafından kâdı ve vâli olarak Cezire'ye tâyin edildi. Ömer bin Abdülaziz buyurdu ki:
"Ebû Eyyûb Meymûn bin Mihrân ve onun emsâli olan büyük âlimler, aradan gider (vefât ederlerse), halk kumandandan mahrum kalan askere döner."
Bu mübarek zat, Hasan-ı Basri hazretlerinin dostlarından idi. İlerlemiş yaşlarında bir gün, oğlu Amr ile Basra sokaklarında dolaşmaya çıktı. Baba oğul dolaşırken, yüksekçe bir yere gelirler ki, Meymun bin Mihran burayı aşacak gibi değildir. Amr babasını sırtına alarak, bu engeli aşarlar...
Ali Hariri hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Doğum târihi belli olmayıp, 645 (m. 1247) senesinde Şam'da vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
İsâ bin İkbâl Hettâr hazretleri Yemen'de yetişen evliyadandır. 606 (m. 1209)'da Cened şehrinde vefât etti. Hikmetli sözleri çoktur. Buyurdu ki:
Zamânın sultânı Melik Zâhir Mücirüddin, bir defâsında Abdullah el-Acemi hazretlerinin köyüne gitmişti. Abdullah el-Acemi bahçelerde bekçilik yapıyordu. Melik onu bir bahçe içinde görüp:
"Ey Genç! Bize tatlı bir nar getir." deyince, bulunduğu bahçedeki bir nar ağacından nar koparıp götürdü. Melik kesip tadına baktı ve; "Bu nar ekşi sen nasıl bekçisin narın ekşisini tatlısını ayırd edemiyorsun?" dedi.
Abdullah el-Acemi kendisine âid olmayan meyvelerden hiç yemediği için, ekşisini tatlısını bilmiyordu. Melik'in sözleri üzerine hem üzüldü hem de mahcûb oldu. Gidip bir ağacın altında namaza durdu ve iki rekat namaz kılıp şöyle duâ etti: "Yâ Rabbi bana hangi narın tatlı olduğunu bildir, gidip Melik'e vereyim..."