İbrâhim-i Havvâs
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 10 Temmuz 2006
İbrâhim-i Havvâs hazretleri, yüksek makam ve kerâmetler sâhibiydi. Aslen Bağdâtlıdır. 903 (H.291) yılında Rey Câmii’nde vefât etti. Gasil ve tekfînini Yûsuf bin el-Hüseyin yaptı. “Havvâs”, hurma yaprağından zembil yapan kimse, demektir. Herkes tarafından medhedilmiş, kendisine “tevekkül edenlerin reisi” denilmiştir. Konuşmaları hep hikmet doluydu. Seferleri meşhurdur. Defâlarca Mekke’ye gitti...
Başmakçılı Ahmed Dede
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 09 Temmuz 2006
Selçuklu Sultanı Alparslan’ın 1071 yılında Malazgirt Savaşında Bizanslıları yenmesiyle birlikte Anadolu’nun kapıları sonuna kadar Oğuz boylarına açılmıştır. Bunun sonucu olarak Türk boyları Anadolu’nun çeşitli bölgelerine dağıldılar ve oraları yurt edindiler. Sarıkeçili Aşireti’nin Başmakçı kolu da Azerbaycan’ın güneyinden Anadolu’ya girdiler. Bir kısmı kuzeye, diğer bir kısmı da batı yönüne doğru yollarına devam ettiler. Kuzeye gidenler Çorum civarına, Batı yönüne giden grup ise şu andaki Başmakçı ilçesinin olduğu yere yerleştiler. Bundan böyle buranın adı Başmakçı olarak anılmaya başlandı...
Süfyan-ı Sevrî ve salevat okuyan adam
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 08 Temmuz 2006
Süfyan-ı Sevrî hazretleri, hacda, Harem-i Şerifi tavaf ederken her adım başında Peygamberimize (Sallallahü aleyhi ve sellem) salâtü selâm getiren bir adam görür. Mübarek, hadiseyi şöyle anlatır:
-Behey adam! Sen tesbih ve tehlili bırakmışsın, kendini tamamen Peygamberimize salât-ü selâm getirmeye vermişsin, bu husûsta bir bildiğin mi var? dedim.
Bana “Allah günahını bağışlasın, sen kimsin?” diye sordu, ona “Süfyan-ı Sevrî’yim” diye cevap verdim. Bunun üzerine bana şunları söyledi:
Muhammed Arîzî
Meşhurların Son Sözleri
Cuma, 07 Temmuz 2006
Seyyid Muhammed Arîzî, Ebü’l-Vefâ hazretlerinin babası olup, zamânının büyük velîlerinden idi. Yaşadığı beldenin hâkimi, seyyidlere çok eziyet vermeye başlayınca, orayı terk ederek Benî-Nercis kabîlesinin yaşadığı köye yerleşti. Bu kabîlede yaşayanlar, dînî yönden çok zayıf idiler. Seyyid Muhammed Arîzî, akşam, yatsı ve sabah ezânlarını okuyarak, namaz kıldı. Ezân sesini duyan oradaki halkın, cenâb-ı Hakk’ın izniyle, kalbleri yumuşadı ve hepsi namaz kılmaya başladı. Oranın halkı Seyyid Muhammed Arîzî hazretlerini göndermeyerek, beldelerinde yerleşmesini sağladılar.
Ali Müttekî el-Hindî
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 06 Temmuz 2006
Ali Müttekî hazretlerinin tam adı “Ali bin Abdülmelik Hüsâmeddîn bin Kâdı Hân el-Kâdirî eş-Şâzilî”dir. Lakabı, “Alâüddîn”dir. Müttekî diye meşhûrdur.
Bu mübarek zat 1566 (H.974) senesinde Hindistan’dan Mekke-i mükerremeye gitti. Sıhhati yerinde idi. Kendisini ziyârete gelenlere buyurdu ki:
-Şöyle bir kimse düşünün: Ölümü tatmış, ölümden sonraki şeyleri, başa gelecekleri görmüş, sonra Allahü teâlâ tekrar onu ikinci defâ dünyâya göndermeyi dilemiş ve göndermiş. Böyle bir kimse hiç ölümden gâfil olur mu? Ölümü hiç unutur mu? İşte bu fakîr de o kimse gibi ölümden gâfil ve unutmuş değilim...
Abdullah bin Abdülaziz
Meşhurların Son Sözleri
Çarşamba, 05 Temmuz 2006
Abdullah bin Abdülaziz, Hicaz’ın en büyük hadis âlimlerindendir. “Ömerî” ismiyle de tanınmıştır. 800 (H.184) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti. Babasından ve diğer âlimlerden hadîs-i şerîf rivâyet etti. Kendisinden ise Süleymân bin Muhammed bin Yahyâ bin Urve bin Zübeyr, İbn-i Uyeyne, İbn-i Mübârek, Mûsâ bin İbrâhim gibi âlimler hadîs-i şerîf bildirmişlerdir. Rivayet ettiği Hadis-i şerifler, başta Kütüb-i Sitte olmak üzere, birçok hadis kitaplarında yer aldı. Bilhassa İmam-ı Nesai onun rivayetlerini çok makbul tutardı...
Abdülehad Nûrî
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 02 Temmuz 2006
Abdülehad Nûrî Efendi çocukluk yıllarını Sivas’ta geçirdi. İlk tahsile Kur’an-ı kerim okuyarak burada başladı. Daha üç yaşında iken dedesinin kardeşi olan Şemseddin-i Sivâsî hazretleri onun ileride büyük bir şahsiyet olacağını haber verdi.
Küçük yaşta babasını kaybeden Abdülehad Nûrî hazretlerini, Sultan III. Mehmed’in daveti üzerine İstanbul’a giden dayısı, hocası ve mürşidi Abdülmecid Sivasî himayesine alır. Annesi Safâ Hatun ve kardeşi Abdüssamed Efendi ve Kâmil Ağa ile birlikte İstanbul’a götürür.
Ebû Bekr Vâsıtî
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 01 Temmuz 2006
Ebû Bekr Vâsıtî, Maveraünnehir âlimlerindendir. Aslen Fergânelidir. Doğum târihi bilinmemektedir. Gençliğini Irak’ta geçirdi. Sonra Horasan beldelerinden Merv’e yerleşti. 932’de vefât etti. Merv şehrindeki türbesi ziyâret edilmektedir. Evliyânın büyüğü Cüneyd-i Bağdâdî ve Ebü’l-Hüseyin Nûrî hazretlerinin sohbetlerinde yetişti. Birçok velî ile görüştü. Sözleri çok derin mânâlar taşırdı.
Muhammed bin Münkedir
Meşhurların Son Sözleri
Cuma, 30 Haziran 2006
Muhammed bin Münkedir hazretleri kıraat ilminde otorite kabul edilen bir âlimdir. Kendisine “Reis-ül-Kurra” denilirdi. Birçok hadis-i şerif rivayet etmişti. Ravileriyle birlikte yüzbin hadis-i şerifi ezberleyerek “Hafız” makamına ulaştı. Kendisinden bir hadis-i şerif sorulduğunda ağlayarak cevap verirdi. Fıkıh ilminde de büyük bir dereceye çıkmıştı.
Muhammed bin Münkedir hazretleri, çeşit çeşit kumaş satardı. Kimisinin metresi beş altın, kimisinin, on altın idi...
İbrahim bin Edhem
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 29 Haziran 2006
İbrahim bin Edhem’in babası Belh Padişahı idi. Kendisi Şehzade olup tahtta oturur, avlanmayı severdi. Bir gece tahtı üzerinde uyuya kalmıştı. Gece bir gürültü ile uyandı. Tavanda birisi vardı.
-Kim o? diye seslendi. Tavandaki;
-Devemi kaybettim, onu arıyorum, dedi.
-Hey şaşkın, damda deve mi aranır?
Damdaki kimse şöyle seslendi: