Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.485.760
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Üsküdarlı Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri, üstadı Üftade Hazretleri'nin hizmetinde talebe iken, birçok talebe arkadaşlarının arasında, üstadının yanında ayrı bir yeri vardı. Üftade Hazretleri, talebeleri arasında en çok onunla ilgilenir, bir çok iltifatlar eder ve onun yetişmesine ayrı bir ihtimam gösterirdi. Üstadın o talebesi ile fazla meşgul olmasını diğer talebeler çekemezler ve çok kıskanırlardı.-Biz de talebeyiz o da talebe! Onun bizden ne farkı var? diye hayıflanıyorlardı. Talebelerin bu halini sezen Üftade Hazretleri, onları imtihan etmek istedi. Hepsini huzuruna çağırarak ellerine birer bıçak ve birer de tavuk verip:-Bunu gidip kimsenin görmediği yerde kesip geleceksiniz. Tek şartım, keserken hiç kimsenin sizi görmemesi ve yalnız olmanızdır. Kim daha çabuk gelirse, benim en çok takdirimi o talebem kazanmış olur, buyurdular.
Ayasofya Câmii'nin yanında kendi adına bir medresesi bulunan Câfer Ağa, ahbaplarını evine dâvet etmek için uşağını birine yollamış...Uşak adamın evine varmış, kapıyı sür'atle çalarak. "Kalk, kalk; hemen toparlan... Ağa seni istiyor!" şeklinde kaba davranışlarda bulunmuş, Adam:" Ağanın bana gönderecek bir adamı yok muydu ki, senin gibi bir eşeği yolladı? deyince, uşak cevabı yapıştırmış:" Câfer Ağa diğer adamlarını öteki "adamlara" gönderdi. Beni de "sana" yolladı!
Amr bin Dînâr el-Cumahî hazretleri evliyânın meşhurlarından olup Tâbiîndendir. 666 (H.46) senesi İran beldelerinden birinde doğdu. Arap kabîlelerinden Cumah'ın himâyesine girdi. Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiînin büyüklerinden ders aldı. Abdullah bin Abbâs, Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Zübeyr, Abdullah bin Amr bin Âs “radıyallahü anhüm” gibi Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden hadîs ilmini öğrendi. Onlardan hadîs-i şerîf rivâyet etti. Mekke-i mükerreme müftisi oldu. 743 (H.126) senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti.
Muhammed aleyhisselam, Bizans İmparatoru Heraklius'u İslâm'a davet için bir mektûb yazdırdı ve çok iyi Rumca bilen Dıhye-i Kelbi (radıyallahü anh) ile gönderdi. Heraklius mektubu aldı; Arapça bilen bir de tercüman çağırttı. Tercüman Resûlullah efendimizin mektubunu okumaya başladı:
"Bismillâhirrahmânirrahim. Allah'ın Resûlü Muhammed'den, Rumların büyüğü Herakl'e..." diye başlandığını görünce Heraklius, müşaviri olan Üsküf'ü çağırttı. Mektub onun yanında okundu. Mektubun devamı şöyleydi:
Mevlânâ Sadeddin Kaşgari hazretleri, Maveraünnehir'de yetişmiş olan evliyanın büyüklerindendir. Kendilerini bir müddet ilme verdikten sonra büyük marifet cazibesine kapılır ve Mevlânâ Nizameddin Hâmuş hazretlerinin hizmet ve sohbetlerinde yıllarca pişer, gelişir; kâmil ve mükemmil, yani hem yetişen hem de yetiştiren bir büyük veli olur. Kendisini hep gizleyen bu mübarek zatın çok kerameti görülmüştür...
Müslümanlara sıkıntı veren Yahudi Ebû Râfi'ye haddini bildirmek için onun kalesine giren Hz. Abdullah bin Atik, bundan sonrasını kendisi şöyle anlatır:
İçeri girince, ahıra girip saklandım. Saklandığım yerden kapıcıyı tâkip ettim. Kapıyı kilitledi, anahtarları direğe asıp gitti. Anahtarları alıp, her tarafı dolaştım. Birçok kapıdan geçtim. Her kapıyı açtıkça, kapıyı iç tarafından sürgülüyordum. Bunu, eğer Ebû Râfi'nin adamları beni fark ederlerse, adamı öldürünceye kadar, bana yeteri kadar zaman kazandırsın, diye yapıyordum. Bu suretle Ebû Râfi'nin yattığı odaya kadar vardım.