Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.490.598
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Yavuz Sultan Selim'in en büyük amacı doğudaki bütün Türk İslam devletlerini tek bir devlet çatısı altında birleştirmekti. Yavuz Sultan Selim, 1514 yılı baharında ordusuyla birlikte İran seferine çıktı. Osmanlı kuvvetleri, Erzincan'dan Tebriz'e doğru yürüyüşüne devam etti. Çaldıran'da 23 Ağustos 1514'te yapılan savaşta Osmanlı kuvvetleri büyük bir zafer kazanırken, Safeviler bozguna uğradılar. Şah, kaçarak hayatını zor kurtardı. Yavuz yoluna devam ederek Tebriz'e girdi. Şehirdeki birçok sanatçı ve ilim adamı İstanbul'a gönderildi. Bu zafer sonucunda Şah İsmail eski prestijini kaybetti. Bu sayede Doğu Anadolu'da Osmanlılar için bir tehlike kalmamış oldu. 15 Eylül 1514'te de Tebriz'den Karabağ'a hareket eden Yavuz'un amacı, kışı orada geçirip, baharda İran'ı tümüyle almaktı. Ancak şartlar müsait olmadığı için Amasya'ya gidildi. Çaldıran Zaferi'nden sonra, Erzincan, Bayburt kesin olarak Osmanlı hakimiyetine geçti. Kemah kalesi alındı. 12 Haziran 1515'de kazanılan Turnadağ zaferi ile Dulkadiroğlu beyliğine son verildi. Diyarbakır, Mardin ve Bitlis Osmanlı hakimiyetine girdi. Böylece Anadolu'da Türk birliği sağlanmış oldu.
Osmanlı Devletinin her alanda çökmeye yüz tuttuğu bir devirde yaptığı ıslahatlar ve kazandığı savaşlarla tekrar parlak bir devir yaşatan Köprülü Mehmed Paşa, sadrâzamlığa getirilmesiyle, esaslı bir ıslâhat başlattı. Mâli, adli, askeri tedbirler alıp, Osmanlı Devletini daha da kuvvetlendirdi. Venediklilerin işgâline uğrayan Bozcaada'yı 31 Ağustos 1657'de, Limni Adasını da 15 Kasım 1657'de kurtardı. Osmanlı Devletine karşı Avrupa devletleriyle ittifak kurup, isyân eden Erdel üzerine, 1658 yazında sefere çıktı. 1 Eylül 1658'de Erdel'in kapısı vaziyetindeki Yanova teslim alınıp, Prens Georges Rakoczy kaçınca, yerine Akos Borcsai tâyin edildi. Yanova, Şebes ve Lagoş şehirleri Osmanlı Devletine katıldı. Erdel'in haracı kırk bin altına çıkarılıp, elli bin kuruş harb tazminâtı alındı. Osmanlı ordusunun ve Vezir-i âzam Köprülü Mehmed Paşanın Avrupa kıtasında seferde olmasını fırsat bilen Celâliler, Anadolu'da harekete geçti. Bunun üzerine Avrupa seferi dönüşünde görevlendirilen Köprülü fesad yuvalarını dağıtıp, elebaşlarını yakalattı. Âsilerin üzerine kuvvet sevk edip, cezâlandırdı. Bu Celâli hareketlerinin bastırılmasında, Diyarbakır Vâlisi Murtaza Paşanın çok hizmeti geçti. Osmanlı Devletinin varlığı ve bekâsı için âsilere karşı sert tedbirler aldı.
Ebü'l-Hasan Ba'kûbi hazretleri, Bağdât evliyasındandır. Çok kerâmetleri görüldü. Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
"Sabır susmaktır. Susmak sabırdandır. Konuşan, susandan daha fazla verâ sâhibi olamaz. Şu var ki, âlim kişi bir yerde konuşur bir yerde susar."
"Emri mârûf ve nehy-i anil-münker yapmak, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmek için, eziyetlere sabretmek gerekir."
Kâdı Şüreyh Tabiinin büyüklerindendir. 79 (m. 713)'da vefât ettiği rivâyet edilir. Babasının ismi Hâni idi. Hâni, kabilesi nâmına elçi olarak Medine'ye gelmiş ve Müslüman olmuştu. Hazreti Ömer, Hazreti Ali ve İbn-i Mes'ûd'dan (radıyallahü anhüm) hadis-i şerif rivâyet etti. Şa'bi, Nehâi, Abdülaziz bin Refi, Muhammed bin Sirin ve daha birçok âlim ondan hadis-i şerif rivâyet etmiştir.
Ebû İshâk bin Şeybân hazretleri evliyânın büyüklerindendir. İran'da, Kazvinlidir. 337 (m. 949)'de vefât etti. Hac için Mekke-i mükerremeye giderken, önce Medine-i münevvereye uğrayıp, Peygamber efendimizin kabr-i şerifini ziyâret ederek, "Esselâmü aleyke yâ Resûlallah" diye selâm verir, kabr-i şeriften "Ve aleyküm selâm ey İbn-i Şeybân" sesini duyardı. Kendisi anlattı:
Hâce Ali Şirgâhi, Şâh Şücâ Kirmâni'nin türbesinin yanında fakirleri davet eder, yemek verirdi. Böyle bir gün; "Yâ Rabbi! Bir misâfir gönder!" dedi. Âniden bir köpek geldi. Hâce Ali köpeği kovaladı. Köpek kaçtı. Sonra Şâh'ın kabrinden bir ses geldi:
"Misâfir istiyordun. Gönderdik, kovdun." dedi. Derhal kalktı, dışarı koştu. Köpeği aradı bulamadı. Şehrin dışına gitti. Köpeği orada bir ağacın altında yatıyor halde buldu. Yemeği onun önüne koydu. Köpek yemeğe dönüp bakmadı. Hâce Ali utandı ve istigfâra başladı. Tövbe etti. Köpek dile gelip;
"Ey Hâce Ali, şimdi iyi ettin. Misâfir çağırıp kovmak ne demektir. Dikkatli ol! Eğer Şâh Şücâ orada olmasaydı, göreceğini görmüştün, bütün haller senden alınırdı." dedi.