Yolumuzu Aydınlatanlar • 31.10.2009
Meşhur seyyah İbn-i Batuta "Seyahatname"sinde İskenderiye'de yaşayan Şeyh Ebu Abdullah el-Mürşidi adında bir zattan bahseder... Bu zat kendini ibadete vermiş, dünya ile alakasını kesmiş, ilâhi hazineler sahibi bir veli imiş. İbn-i Batuta, İskenderiye'deki ikameti sırasında bu mübarek zat ile tanışma fırsatını bulur. Şöyle anlatıyor:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 01.11.2009
Müslim bin Yesar hazretleri, Tabiinin büyüklerindendir. Çok ibadet eden, dünyaya düşkün olmayan, kıldığı namazlarından büyük lezzet alan bir âlim idi. Künyesi "Ebu Abdullah"tır. Beni Ümeyye'nin kölesi idi. Ömer bin Abdülaziz hazretlerinin hilafeti zamanında, 100 (m. 718) tarihinde, Basra'da vefat etmiştir...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 02.11.2009
Dördüncü Abbasi Halifesi El-Hadi zamanında, Bağdad'da yaşayan salih ve hayırsever bir zenginin, fakir bir komşusu vardı. Bu komşu onun servetini kıskanıyordu. Zengin olan komşusuna zarar vermek için ona her iftirayı atıyordu. Ama her ne kadar çaba harcasa da iğrenç maksadına erişemiyordu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 03.11.2009
Câbir bin Abdullah "radıyallahü anh" Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. 601 senesinde (Hicretten 21 sene önce) Medine'de doğdu. 693 (H. 74) senesinde yine aynı yerde vefât etti... Tefsir ve fıkıh ilminde Eshâb-ı kirâmın önde gelenlerinden olan Câbir bin Abdullah hazretleri, Peygamber "sallallahü aleyhi ve sellem" efendimizin sağlığındayken sorulan bâzı suâllere cevap verip, müftilik yaptığı gibi, Peygamber efendimizin vefâtından sonra, Ondan öğrendiği ilmi dört bir yandan gelenlere öğretmeye çalıştı...
Ömrünün sonuna doğru Yezid'in kumandasındaki orduda İstanbul Muhâsarasına katıldığı bu sırada 693 (H.74)'te şehid olup, Kocamustafapaşada bulunduğu sanılmakta ise de, kaynak kitaplarda onun aynı senede Medine-i münevverede vefât ettiği bildirilmektedir...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 04.11.2009
Sâlihlerden bir kimse vardı. Bizlere şöyle bir hadise nakleder: Çok sevdiğim dindar, güvenilir ve namuslu bir oğlum vardı, vezirin oğlu haksız yere onu öldürdü, hakkımı aradım ama kimse elimden tutmadı. Ben de sabah akşam Bedir ehli yüzü suyu hürmetine Allâhü teâlâdan istemeye başladım ve çocuğumun kanının hakkını alabilmem için onlardan himmet istedim...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 05.11.2009
Hazret-i Ali, Hazret-i Fatıma ve çocuklarının herkes üzerinde hakları vardır. İnsanların en şereflileri Ehl-i beyttir. Onlara tazim, dinimizin emridir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 06.11.2009
Buyurdu ki: "Üç şey vardır ki, kimde bulunursa Allahü teâlâ ondan râzı olur: Çok istiğfâr etmek, yumuşaklık
ve sadâkat çokluğu..."
İmâm-ı Muhammed Cevâd Taki "Oniki İmâm"ın dokuzuncusudur. Muhammed Cevâd hazretleri, Resûlullah efendimizin torunu olup, hazret-i Ali ile hazret-i Fâtıma'nın (radıyallahü anhümâ) evlâdlarındandır. Hazret-i Hüseyin'in soyundan olduğu için "Seyyid"dir. Muhammed Cevâd daha küçük yaşta, büyük ve derin bir âlim olmuştur. İmâmlığı on altı sene iki ay on dört gündür... Muhammed Cevâd'ın menkıbeleri ve kerâmetleri çoktur.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 07.11.2009
İmâm-ı Muhammed Bâkır "Oniki İmâm"ın beşincisidir. Hazret-i Hüseyin'in torunu ve İmâm-ı Zeynelâbidin hazretlerinin oğlu İmâm-ı Câfer-i Sâdık hazretlerinin babasıdır. 676 (H.57) senesinde Medine-i münevverede doğdu. 731 (H.113) senesinde aynı yerde vefât etti. Cennetü'l-Bakiye defnedildi...
|
Yolumuzu Aydınlatanlar • 08.11.2009
Resul-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin ismini söyleyince, işitince, yazarken ve okurken Ona salevat getirmek hürmete ve sevap kazanmaya sebep olmaktadır... Salevat, salat kelimesinin çoğuludur. Salat, dua demektir. Peygamber efendimiz için yapılan dualara salevat getirmek denir...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 08.11.2009
1600'lü yılların başlarında şehr-i İslambol'da nur topu gibi bir erkek çocuk dünyaya gelir. Bu çocuk, Yavuz Sultan Selim'in vezir-i azamı Kara Piri Paşa'nın hazinedarı ve kapukethüdası, deniz ümerasından Pervane Kaptan'ın biricik oğludur.