Hüseyin Hilmi Işık

(Rahmetullahi Aleyh)

Türkiye Gazetesi

e-Gazete (Bugün)

Türkiye Gazetesi

Bizim Sayfa (Bugün)

Toplam Ziyaretçi

16.416.681

Huzur Pınarı

Caliyet-ül Ekdar

Dinimiz İslam

Silsile-i Aliyye Büyükleri

Kardeşim Ağır Hasta Ya Resûlallah!

Abdülazîz Dehlevî hazretleri, Hindistan evliyâsının büyüklerinden Şah Veliyyullah Dehlevî hazretlerinin oğludur. 1746 (H.1159) senesinde Dehli'de doğdu. Küçük yaşta Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. On bir yaşında iken babasının vazîfelendirdiği hocalardan okudu. Meşhur altı hadîs kitabı Kütübü Sitte gibi kıymetli eserleri babasından dinledi. Hadîs-i şerîf ilminde diploma aldı. Hindistan'da İngiliz yönetimine karşı hürriyet meşalesini yakarak "Sirâc-ül-Hind" lakabıyla tanındı. 1824 (H.1239) senesinde Delhi'de vefât etti. Elli kadar eser yazdı. Tefsîr-i Azîzî isimli eserinde Bekara sûresinin fazîletlerini bildirirken diyor ki:

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

1001 Osmanlı Hikayesi

Tüm Yazılar

Osmanlilarin Rumeli’ye Geçmeleri

Bizans'taki saltanat mücâdelesinde taht iddiâcıları Orhan Gâzinin desteğini sağlamak istediler. Altıncı Yuannis Kantakuzen, kızı Teodora'yı Orhan Gâziye verdi. Orhan Gâzi, 5000 Osmanlı askerini Avrupa kıtasına geçirip Kantakuzen'e yardımcı gönderdi. Yardım için Trakya'ya geçen Osmanlı askeri, bölgede keşif yaparak çevreyi tanıdı. Orhan Gâzinin desteğiyle Bizans tahtına sâhip olan Altıncı Yuannis Kantakuzen, 1347'de dâmâdını Üsküdar'a dâvet ederek görüştü. Orhan Gâzi Üsküdar'da üç gün misâfir kaldı. Kantakuzen, Bizans tahtındaki yerini sağlamlaştırınca Papa'yla gizli irtibat kurdu ve Akdeniz, Ege, İstanbul ve Karadeniz'de koloni rekâbetindeki Venediklileri destekledi. Buna karşılık Orhan Gâzi de Cenevizlilere yardım etti. Ayrıca 1352'de Üsküdar ve Kadıköy ile Marmara adalarını fethettirdi. Kantakuzen aleyhine Bulgarlar ve Sırplar batıdan harekete geçince Osmanlılara karşı Papalık ile ittifak içinde olmasına rağmen, Orhan Gâziden yardım istedi. Orhan Gâzi, Bizanslılardan Gelibolu Yarımadasındaki kalelerden birinin verileceğine âit söz alınca oğlu Vezir Süleymân Paşa kumandasında on bin kişilik bir Osmanlı kuvveti gönderdi. Kantakuzen, Osmanlı askerinin yardımıyla Dimetoka'da Bulgar ve Sırplara karşı başarılı muhârebeler yaptı.

Vehbi Tülek

Al Mührü Ver Mührü

Vehbi Tülek

Paşam Siz Haksizsiniz!

Vehbi Tülek

Fatih’in Medreseleri

Vehbi Tülek

Fatih'in bilime olan hizmetlerine tanıklık eden anıtların en önemlisi, kuşkusuz camisinin etrafına yaptırdığı medreselerdir... Ancak ilk medrese eğitimi, fetihten hemen sonraki günlerde cami haline getirilen Ayasofya'da başlamış ve caminin yanındaki papaz odaları boşaltılarak öğrencilerin buralarda kalmaları sağlanmıştır. Molla Hüsrev'in başmüderrisliğe getirildiği bu ilk öğretim kurumunda, İstanbul'un ilk kadısı,Ayasofya'yı Cami olarak "tescil eden" Hızır Çelebi 'nin ilk müderrisler arasında bulunduğu görülmektedir. Bu sıralarda molla Zeyrek de müderris olarak Zeyrek camisinde derslere başlamıştır. (Türkiye Tarihi 2 s: 243) İşte İstanbul'da fetihten sonra öğretime başlayan ilk iki medrese bunlarrdır. Fatih medreselerinin yapımı bitince, Zeyrek'teki öğrenciler oraya taşınmış, Ayasofya'da ise öğretim sürdürülmüştür. Vakfiyesinde de belirtildiği üzere, Medaris-i Semaniye adı ile Fatih Camii'nin etrafında yapılmış olan bu yeni kuruluş, sekiz medrese ve her medresenin arkasında Tetimme adı verilen daha küçük sekiz medreseden oluşmaktadır. Ayrıca müderris ve öğrencilerin yararlanması için bir kitaplık, bir Darüşşifa ve bir de misafirhane bulunmakta idi. medreselerin her birinde "akli" ve "natli" bilimlerde birer müderris, Daruşşifada ise hangi ulustan olursa olsun iki hekim, bir göz hekimi, bir cerrah ve bir de eczacı görevlendirilmişti. Hekimlerin hastaları günde iki kez ziyaret etmeleri şart koşulmuştur.Fatih döneminde üzerinde durulması gereken önemli bir kuruluş da hızla geliştiği görülen bir yüksek okul niteliğindeki Enderun Okulu'dur. Bu kuruluş içinde askerlik, yöneticilik,güzel sanatlar bölümleri olduğu gibi, ayrıca bir de hastane bulunmakta idi. tanzimat dönemine kadar yaşadığı görülen Enderun Okulu'nda Galata Sarayı,Eski Saray ve Edirne Sarayı gibi sarayların orta dereceli saray okullarını bitirenler kabul edilmekte idi.

Kirimli Ahmet

Vehbi Tülek

15 - Akdeniz'de Türk Korsanlari

Vehbi Tülek

İpek Tüccarlari

Vehbi Tülek

27 - Yavuz Sultan Selim Ve Muhammed Bedahşi Hazretleri

Vehbi Tülek

Seydi Ali Reis

Vehbi Tülek

Onlar Benim Kullarim Değildir

Vehbi Tülek

Osmanli Devlet Teşkilatini Yeniden Kuran Sadrazam

Vehbi Tülek

Yolumuzu Aydınlatanlar

TÜM YAZILAR

Ebu Muhammed Havvas

Ebu Muhammed Havvas hazretleri, Cüneyd-i Bağdâdi'nin talebelerinin en büyüklerindendir. Doğumu, yetişmesi ve vefâtı Bağdât'ta olmuştur. 867 (H.253) senesinde doğdu. 959 (H.348) de vefât etti. Bir sohbetinde şöyle anlatmıştır:

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

İstenmeden Gelen Şeyler Tevekkülü Bozmaz

Vehbi Tülek

Mevlevî Sebnehlî hazretleri büyük velîlerden olup Hindistan'da Sebnehl’de doğdu, On dokuzuncu asrın başlarında orada vefat etti. Delhi’ye giderek Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerine talebe oldu. Evliyâlık yolunun son makamlarına kadar yükseldi. Ondan ve dolayısıyla Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinden icâzet alıp, Sebnehl beldesinde talebe yetiştirmeye başladı. Vazifeye başladığı sırada, hocası Mazhar-ı Cân-ı Cânân, ona bir mektup yazarak buyurdu ki:

Ebû Talha El-ensarî (radıyallahü Anh)

Vehbi Tülek

Şâfiî Fıkıh âlimi Şeyh Hubeyşî

Vehbi Tülek

Şeyh Hubeyşi, Yemen'de yetişen Şâfii mezhebi fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. 1378 (H.780) senesinde vefât etti. Zamânında bulunan İslâm âlimlerinin önde gelenlerinden, yüksek bir zât idi. Çok talebe yetiştirdi. Bir ara kâdı oldu. Doğruluk ve takvâ üzere hareket ederdi. Verdiği kararlarda çok isâbet etmekle tanınmıştır...

Gariplerin Sığınağı Nasûh Çelebi Belgrâdî

Vehbi Tülek

Davet Edilen Yere Gitmenin Şartları

Vehbi Tülek

Allah Adamlarına Itiraz Etmek

Vehbi Tülek

Kur’ân-ı Kerîmdeki Üç Kısım Ahkâm

Vehbi Tülek

Baba Duydun Mu? Pâdişâh Mısır Seferine Çıkmış!

Vehbi Tülek

Bişr Bin Hakem

Vehbi Tülek

Dini Hikayeler

TÜM YAZILAR
Gül Yaprağı

Gül Yaprağı

Vaktiyle, yol üzerinde bulunan bir dergahın dervişleri, yoldan geçen herkesi misafir kabul ediyordu. Burada hiç konuşulmuyordu. Dervişler anlatmak istediklerini kalben ifade ediyorlardı. Bir gün dergahın kapısına bir yolcu geldi. Yolcu kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada, misafir geldiğini dervişler firaset yoluyla anlıyorlardı, o yüzden kapıda tokmak yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki derviş, kapıda duran yolcuya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yolcu, dergahta kalmak istiyordu. Derviş içeri girdi, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yolcuya uzattı. Bu, yeni bir misafiri kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yolcu dergahın bahçesine girdi, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. Derviş kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

Zalimlere Dersini Verdi!

Vehbi Tülek

Tencere Yuvarlanir, Kapağini Bulur

Vehbi Tülek

Bana Delil Getir

Hakikati Görmek

Karşılık Beklemiyorum

Bize Teveccüh Edin

Delik Kova

Cimrilik Ve Nankörlüğün CezÂsi

Pişman Oldular!

Vehbi Tülek

Yakub-i Germiyani’nin Yağmur Duasi

Vehbi Tülek

Arkadaşlarımı Korumak Için

Vehbi Tülek

Sonunda Orta Yolu Buldular

Vehbi Tülek

Misâfir Istiyordun. Gönderdik, Kovdun

Vehbi Tülek

Adalet Ve Tevazu

Vehbi Tülek