Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.262
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Zamânın pâdişâhı Kânûni Sultan Süleymân Han Sineçâk Yûsuf Baba hakkında anlatılanları ve tasavvuftaki yüksek derecesini işitmişti. Sine-çâk Yûsuf Baba'yla sohbet etmek ve ondan istifâde etmek üzere saraya dâvet etti. Fakat Sineçâk Yûsuf Baba, sultanlardan, devlet adam larından ve dünyâ adamlarından uzak durmayı kendine prensip edindiği için dâveti kabûl etmedi. İkinci ve üçüncü dâvetleri de kabul etmeyince, Kânûni Sultan Süleymân; "O gelmezse biz gideriz" deyip saltanat kayığına bindi ve Sütlüce İskelesine yanaştı. Sineçâk Yûsuf Baba'ya, Sultan sizi ziyârete geliyor" diye haber verdiklerinde; "Söyleyin gelmesin!" buyurdu.
Fatih Sultan Mehmed Han 3 Temmuz 1462'de Midilli adasını fethedince, adanın savun ma ve muhafazası için gazilerden ikiyüz yeniçeri ile yeteri kadar sipahiyi orada bırakmıştı. Midilli'den ayrılırken hepsini bir araya topladı ve:-Kullarım, dedi, bu cezireyi önce Allah'a, sonra size emanet ediyorum. Bakalım muhafazası uğrunda nasıl hizmet edersiniz?Sipahilerden biri hünkarın ayaklarına kapandı ve:-Âsûde hâtır ol padişahım, bu can bu tende durdukça düşmana adayı bırakmak ne mümkün, dedi.Padişah elini bu sipahinin omzuna koyarak:-Bilirim Yakub, uğruma baş koyanlardansın, gayreti elden bırakmaz, sadakatten ayrılmazsın.Demek suretiyle bu adanın fethinde ziyade gayret ve fedakarlık gösteren bu sipahiden iltifatını esirgememişti.
Osman Sâhib Müceddidi hazretleri, Hindistan'daki Nakşibendi-Müceddidi büyüklerindendir. 1244 (m. 1828)'de Pencab'ın Lori kasabasında doğdu. 1314 (m. 1896)'da Musâzey kasabasında vefât etti. Dost Muhammed Kandehâri hazretlerinin sohbetlerinde bulundu. Hocasının vefatı üzerine yerine geçerek binlerce veli yetiştirdi. Fevâid-i Osmâniyye kitabı meşhurdur. Bu kitabında buyuruyor ki.
Buyurdu ki: "Günâhları küçük görmekten daha zararlı bir şey yoktur. Günâhların küçüklüğünü değil de, kimin koyduğu yasakları çiğnemekte olduğunu düşünüp, hayâ etmelidir."
Abdullah bin Abdülgani el-Makdisi, evliyânın büyüklerinden, hadis ve Hanbeli mezhebi fıkıh âlimidir. 1185 (H.581) senesi şevvâl ayında doğdu. 1232 (H.629) senesinin ramazan ayında Şam'da vefât etti... Kıymetli sohbetleri ve nasihatleri vardır. Buyurdu ki:
Şemseddin ibn-i Acimi hazretleri Şafii mezhebi hadis âlimlerindendir. 938 (m. 1531)'de Kudüs'te vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Fakih Îsâ bin Muhammed şöyle anlatır:
Uzak bir diyârda idim. Abdullah el-Ayderûs'u açıkça bulunduğum yerde görmeyi temenni etmiştim. Mescide gittim. Oraya bir dilenci ve yanında birisi gelip benden bir şey istedi. Bir şey vermedim. Oradan ayrılıp başka yere gittim. O dilenci ve yanındaki kişi benim arkamdan geldi. Sonra yine yanıma yaklaşarak benden bir şeyler istedi. Yine yüz vermedim. Bunun üzerine o dilenci ve yanındaki ayrılıp gitti. Bir müddet sonra ben, Abdullah el-Ayderûs'un bulunduğu yere döndüm. Şeyh Abdullah'ın yanına giderek; "Ben sizi gittiğim yerde alenen görmeyi temenni ettim. Lâkin bu isteğim hâsıl olmadı." dedim. Bunun üzerine Ebû Muhammed el-Ayderûs ; "Sana aleni görünmem hâsıl oldu. Falan gün duhâ vaktinde sen falan mescidde idin. Senin yanına bir dilenci geldi. Yanında birisi de vardı. Senden bir şeyler istediler. Onlara bir şey vermedin. Sonra kalkıp bir yere gittin. Onlar da seni tâkib etti ve yine bir şeyler istediler. Yine yüz vermedin. İşte o dilencinin yanındaki ben idim. Ben, senin yanına o kılıkla gelmiştim." dedi. Ben; "Efendim! Sizin dedikleriniz doğrudur. Fakat o size fazla benzemiyordu." deyince, Şeyh Abdullah da; "Eğer ben bu hâlimle senin yanına gelse idim, sen beni tanır ve insanlara haber verirdin." buyurdu.