Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.488.502
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
21 Temmuz 1905 Cuma...Yıldız Camii, her hafta olduğu gibi yine hıncahınç dolu. Salâ verilirken Sultan Abdülhamid Han abdest tazeledi. Namaz vaktine doğru Baş Mabeyinci yaklaştı:-Arabanız hazır Efendimiz...dedi.Sultan teşekkür etti. En yeni elbiselerini giydi. Güzel kokular süründü. Yavaş yavaş yürümeye başladı. Her zaman olduğu gibi sade ve açık bir faytona bindiler. Yıldız sarayından, Yıldız Camiine kadar yol kenarları lebaleb doluydu. Müslim-Gayri Müslim tebaadan Türkler, Arap, Boşnak, Arnavut, Kürt ve Çerkesler kadar, Rum, Musevi ve Ermeniler de dikkat çekiyordu. Memleketimizi gezmeye veya iş icabı gelen yabancılar, Büyük Hakanı ancak Cuma günleri görebilirlerdi. Bu yüzden yol boyunca onlar da sıralanmışlardı.-Padişahım çok yaşa...-Allah seni başımızdan eksik etmesin...sesleri ve alkışlar arasında ilerleyen Padişah, selamlara karşılık veriyordu.
Ağabeyi II. Bayezid'e karşı giriştiği saltanat kavgasını kaybeden Cem Sultan, 29 Temmuz 1482 günü Rodos limanına sığındı. Talihsiz şehzade için 12 yıl 7 ay sürecek ve ölüm ile kapanacak acı gurbet hayatı başlamış oluyorduRodos Şövalyelerinin Grand Maitre (Üstad-ı Azam)'ı Pierre d'Aubusson, daha önce imzaladığı bir senetle, Cem'e istediği zaman adadan ayrılabilme hakkını tanımıştı. Ne var ki bu taahhüdünü ve şeref sözünü derhal unuttu. Şehzadeyi Hristiyan dünyasının emelleri için Osmanlılara karşı bir silah olarak kullanacaktı. Nitekim Papaya yazdığı mektupta ele geçen bu fırsattan faydalanılmasını ve Osmanlıları Avrupa'dan atmak için harekete geçilmesini tavsiye ediyordu.
Ebu Cafer Begâvi hazretleri hadis hafızlarındandır. 158 (m. 774)'de İran'da Nişabur'da doğdu. Hadis ilminde hafız mertebesine ulaştı. Daha sonra Bağdad'a yerleşip orada hadis öğretti. Talebeleri arasında, başta Buhâri olmak üzere, diğer Kütüb-i Sitte müellifleri bulunmaktadır. 244 (m. 858)'de Bağdad'da vefat etti. Buyurdu ki:
Ebü'l-Hayr Fârûki hazretleri, Hindistan'ın büyük velilerindendir. 1856 (H.1272) senesinde Delhi'de doğdu. Dedesi, büyük âlim Abdullah-ı Dehlevi'nin halifesi Ahmed Said-i Fârûki'dir. Küçük yaşta Mekke ve Medine'ye giderek buralarda ilim tahsilini tamamladı ve tekrar Delhi'ye döndü...
Akkirmani Ali Efendi Halveti tarikatının büyüklerinden olup Sivas’ın Divriği ilçesinde doğdu. Ramazan Efendi'nin sohbetlerinde kemale erdi. Onun vefatından sonra, bugün Ukrayna’da bulunan Akkirman şehrine giderek Murad Kırîmî'ye intisab etti ve ondan sonra onun makamına geçti. 1062 (m. 1651)’de Akkirman’da vefat etti. “Aynü'l-Hayat” ismindeki eserinde şöyle anlatır:
Şeytan hizmetçi kılığına girmiş ve yirmi sene Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri'nin yanına gidip gelmişti. Bir türlü gönlüne vesvese vermeye, ona istediklerini yaptırmaya muvaffak olamamıştı. Birgün:
- Ey Üstad! Yoksa siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? dedi.
Hazreti Cüneyd:
- Sen lanetli İblissin. İlk geldiğin andan beri seni tanıyorum, buyurdu.
Şeytan:
- Ey Sultanü'l Muhakkikin! Sizin kadar yüksek dereceye ulaşan başka bir büyük zat tanımıyorum. Yirmi senedir size hiçbir isteğimi yaptırmaya muvaffak olamadım, dedi.
- Defol mel'un! Şimdi de beni kendini beğenme hastalığına düşürerek mahvetmek mi istiyorsun! Yirmi senede yapamadığını yirmi saniyede mi yapacaksın? Yıkıl karşımdan! diye bağırdı.