Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.486.996
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
1762 yılında Prusya kralı II. Frederik, Fransa, Avusturya ve Rusya ile harp halindeydi. Frederik, Osmanlı devletinden yardım istedi. Sadrazam Ragıb Paşa, yardım etmeğe niyetli değildi. Devrin padişahı III. Mustafa, Ragıb Paşa'ya kızarak:
"Bre Lala, ne düşünürsün? Eğer para lazımsa Edirnekapı'dan Rusçuk'a kadar altın döşeye bilirim" dedi. Ragıb Paşa da:"Devlet-i Aliyyemiz eskiden beri yapmış olduğu savaşlarda bir muharip aslan olduğunu düşmanlara göstermiştir. Fakat şimdiki halde tırnakları aşınmış, dişleri dökülmüştür. Muharebe esnasında düşman bu halimizi anlarsa vaziyet müşkil olur. Bırakalım bu aslan istira hat etsin" cevabını verdi.Bayburt'lu şâir Zihni (1797–1859), bir işi için, Bâbıâli'deki bir daireye gitmiş. Sultan II. Mahmud'un kıyâfet inkılâbı icâbı memûrin artık Avrupâi kılık-kıyâfet giymekte, pek çoğunun sırtında İstanbulinler bulunmaktadır. Zihni ise hâlâ eski taşra kıyâfetleri içindedir. Memurlar bizimkini Cer mollalarından biri sanıp biraz alay etmek istemişler:-Hoca Efendi! Sen akıllı ve bilgili bir zâta benziyorsun. Hele söyle bakalım ben kaç yaşındayım?Sorunun ne maksada mebni olduğunu hemen kavrayan Zihni, oradakilerin âmiri durumundaki adama şöyle cevap vermiş:-Zât-ı âlileri, 30-35 civarında gösteriyorsunuz.Bu sefer diğer memurlar da, saf bir mollaya rastladıklarını vehmederek sormaya başlamışlar. Zihni, her birini münâsip şekilde 15-20 yaş gençleştirerek gönüllerini hoş etmiş.Böylece dairede ne kadar insan varsa yaşı söylendikten sonra âmir olan yaşlı zât tekrar sözü almış:-Efendi, ne güzel tahminlerde bulundunuz. Hemen herkesi tam isâbetle bildiniz. Sizde bu kabiliyet doğuştan mıdır, yoksa nasıl iktisab ettiniz?Sözün burasında Zihni, beklediği ânın geldiğini görüp cevabı yapıştırmış:-Hiç düşünmedim; ama rahmetli pederim baytar idi. Bakar bakmaz hangi hayvanın kaç yaşında olduğunu bilirdi. Gâliba ben de ondan tevârüs etmiş olmalıyım.
Üçbaşlı Nûreddin Efendi, Osmanlı âlimlerindendir. Sakarya'nın Karasu ilçesinin Üçbaş köyünde doğdu. Zamanının âlimlerinden akli ve nakli ilimleri tahsil ettikten sonra, Manisa, İznik, Edirne ve Amasya'da müderrislik ve Amasya müftülüğü vazifesini yürüten Nûreddin Efendi buradan emekli oldu ve İstanbul'a yerleşti. 940 (m. 1533)'de İstanbul'da vefât etti.
Mehmed Şah Çelebi, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi'nin soyundan gelen Osmanlı âlimlerindendir. Afyonkarahisar'da doğdu. 978 (m. 1570)'de İstanbul'da vefât etti. Bir talebesine şunları tavsiye etti:
Abdülmün'im Bâcisrâi hazretleri Hanbeli mezhebi fıkıh ve hadis âlimlerindendir. 549 (m. 1154)'de Bağdat'ın Bâcisrâ köyünde doğdu. Birçok âlimden fıkıh ve hadis ilmini öğrendi. 612 (m. 1215)'de Bağdat'ta vefât etti. Naklettiği Hadis-i şeriflerden bazıları:
Padişahlardan biri bir Ramazan günü hizmetkarına tembih etti: -Akşam namazında camiye git, namaza gelen herkesi iftara davet et. Akşam oldu, namaz kılındı, namazdan sonra, ilim ve irfan sahibi olan bu hizmetkar, 5-10 kişilik bir grupla çıka geldi. Padişah şaşırdı: -Bunlar kim? Ben sana namaza gelen herkesi saraya iftara çağır diye tembih etmedim mi? Sen o kadar cemaatin arasından bir sofralık bile adam getirmemişsin.. -Efendimiz, siz bana camiye gelenleri değil, namaza gelenleri iftara çağır dediniz. Namazdan sonra bendeniz cami kapısında durdum, çıkan herkese hocanın namaz kıldırırken hangi sureyi okuduğunu sordum. Onu da yalnız bu getirdiğim kişiler bildi. Camiye gelen çoktu ama namaza gelen demek ki yalnız bunlarmış.