Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.486.928
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
1683 II. Viyana hezimetinden sonra bütün Orta Avrupa'yı istila eden Avustur ya'nın elinden, bu ecdad yadigarı toprakları kurtarmak için bir çok askeri harekatta bulunan Osmanlı kuvvetleri, her seferinde mağlubiyete uğradılar. Sadece, Sultan II. Süleyman Han, dedesi I. Süleyman Han'ın fetheylediği Belgrad'ı geri alabildi. 1695'de tahta çıkan II. Mustafa Han, genç ve gözüpek bir hükümdardı. Padişah olur olmaz, kaybettiğimiz toprakların geri alınması siyasetini takibetmeğe başladı. 8 yıl süren kısa hükümdarlık devrinde 3 defa sefere çıkarak, bizzat Ordu-yu Hümayuna kumanda etti. Tahta çıktığı sene, ilk seferine çıkarak Lugoş zaferini kazandı. Ertesi sene tekrar sefere çıkılmasına karar verildi.
Fatih, Bosna'yı fethettiği zaman, Osmanlı kanunlarına göre bölge halkına dini serbestlik verdi. 1478 senesinde buradaki Latin papazlarına gönderdiği fermanda şöyle buyuruyor:"Nişan-ı Hümayunum sudur ki; Ben ki Sultan Mehmed Han'ım; üst ve alt tabakalardaki bütün ahali tarafından şu şekilde biline ki, bu fermanı taşıyan Bosna rahip lerine lütufta bulunup şu hususları buyurdum;Mevzubahis rahiplere ve kiliselere hiçkimse tarafından mani olunmayıp rahatsızlık verilmeyecektir. Bunlardan, gerek ihtiyatsızca memleketimde duranlara ve gereksu kaçanlara emn-ü eman olsun ki, memleketimize gelip korkusuzca sakin olsunlar ve kiliselerde yerleş sinler, ne ben, ne vezirlerim, ne de halkım tarafından hiç kimse bunlara herhangi bir şekilde karışıp incitmeyecektir. Kendilerine, canlarına, mallarına, kiliselerine ve dışarıdan memleketimize getire cekleri kimselere, yeri ve göğü yaratan Allah hakkı için, Peygamberi miz Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkı için, yedi mushaf hakkı için, yüz yirmi dört bin Peygamber hakkı için ve kuşandı ğım kılıç için en ağır yemin ile yemin ederim ki, yukarıda belirtilen hususlara mevzu olan rahipler, benim hizmetime ve benim emrime itaatkar olduğu müddetçe hiç kimse tarafından muhalefet edilmeyecektir."
Asırlardır harp meydanlarında gayr-i müslimlerle karşılaşmış yiğitlerimiz, ilk defa 19. asırda, sulh zamanında "diyar-ı Frengistan"da gayri müslim pehlivanlarla güreş tutmuşlardır. Avrupa ve Amerika'da güreşerek dünyaya nam salan pehlivanlarımızın en meşhuru Koca Yusuf'tur... Koca Yusuf pehlivan, ulemâların; Müslümanların maddeten de güçlü olduklarını isbat etmenin bir cihad olduğu yolunda fetvalarını ve dualarını alarak Avrupa ve Amerika'ya gitmiş oralardaki bütün meşhur pehlivanların sırtını yere vurarak "Cihan Pehlivanı" unvanını almıştır.
Hâfız Osman Efendi, Osmanlı Devletinde yetişen âlim, veli ve büyük hattatlardandır. 1642 (H.1052) senesinde İstanbul'da doğdu. Zamânının hat üstâdı olması sebebiyle, ilmi yönden çok hattatlığı ile meşhûr oldu. Osmanlı Devletinin en meşhûr hattâdı Şeyh Hamdullah Efendiden yüz sene sonra gelip, onun gibi yeni bir çığır açtığı için; "Şeyh-i sâni" (İkinci şeyh) nâmıyla anıldı...
Ebû Sa'id Harkûşi hazretleri tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf âlimidir. İran'da Nişâbûr'da doğdu. Irak'a, Şam'a, Mısır'a ve Hicaz'a gitti. Oralarda zamanın âlimlerinden ilim öğrendi. Daha sonra Nişâbûr'a döndü. 407 (m. 1016) senesinde orada vefât etti. Delâil-ün-nübüvve adlı eserindeki Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem ) salât ve selâm getirmenin fazileti bâbında şöyle naklediyor:
İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlernin arkadaşlarından, o dönemin hadis ve kıraat âlimlerinden Süleyman A'meş, bir gece evinde eşiyle tartışmış ve hanımını biraz incitmişti. Buna rağmen tartışmadan hemen sonra hanımıyla tekrar konuşmak istemiş, ama hanımı kocasına kırgın olduğu için, adamın sözlerini cevapsız bırakmıştı.
Adam öfkeyle:
-Niçin bana cevap vermi yorsun? diye hanımını bağırıp, azarladı. Fakat bir cevap alamadı.
A'meş'in kızı babasına:
-Bu gece olmasa da, yarın sabah konuşur seninle, dediyse de adamın öfkesi dinmedi:
-Eğer bu gece benimle konuşmazsa, benden kesin boş olsun, dedi.