KATEGORİ: Yolumuzu Aydınlatanlar

Ço­cuk­la­rı­mı Ha­li­fe­nin ­ka­pı­sı­na Bı­ra­ka­ca­ğım

Haz­ret-i Ömer (ra­dı­yal­la­hü anh) ha­li­fe­li­ği za­ma­nın­da yok­sul ai­le­le­ri ve yaş­lı ka­dın­la­rı do­la­şır, ih­ti­yaç­la­rı­nı giz­li­ce gö­rür­dü. Ken­di­si ise sa­de bir ha­yat ya­şar ve za­ru­ri ih­ti­yaç­la­rı dı­şın­da ha­zi­ne­den pa­ra al­maz­dı. Ku­ru ar­pa ek­me­ği yer, ka­lın ku­maş­lar­dan el­bi­se gi­yer­di...

Vehbi Tülek

Hakkâ­ri'nin Be­re­ke­ti E­bü'l-­be­rekât

Ebü'l-Be­re­kât Hak­kâ­ri haz­ret­le­ri, Do­ğu Ana­do­lu ev­li­yâ­sı­nın bü­yük­le­rin­den­dir. Mi­la­di 12. ve hic­ri 6. as­rın son­la­rın­da Hak­kâ­ri'de ve­fât et­ti. La­liş kö­yün­de am­ca­sı­nın in­şâ et­tir­di­ği ve ken­di­si­nin med­fûn ol­du­ğu za­vi­ye­ye def­ne­dil­di...
Ebü'l-Be­re­kât, kü­çük yaş­ta yük­sek ilim sa­hi­bi âlim­le­rin mec­lis­le­ri­ne de­vam et­ti. Genç­li­ği­nin ba­ha­rın­da ilim­le dol­du. Kal­bi Al­lah aş­kı ile yan­dı.

Vehbi Tülek

Münâ­fık­la­rın Re­i­si İb­ni Ebî Se­lül

Ab­dul­lah bin Übeyy bin Se­lûl, mü­nâ­fık­la­rın rei­si idi. Ba­şın­da bu­lun­du­ğu ni­fak şe­be­ke­si­nin yap­tık­la­rın­dan do­la­yı hak­la­rın­da âyet-i ke­ri­me­ler, hat­tâ "Mü­na­fı­kûn" adın­da müs­ta­kil bir sû­re na­zil ol­muş­tu. Bu se­bep­le Re­sû­lul­lah Efen­di­miz "sal­lal­la­hü teâ­lâ aley­hi ve sel­lem" bun­la­ra kar­şı hep ted­bir­li olur­du.

Vehbi Tülek

Şâ­fiî Fı­kıh â­li­mi Ebû Bekr Kaffâl

Ebû Bekr Kaf­fâl, Fı­kıh âlim­le­rin­den­dir. 1037 (H.429) se­ne­sin­de, Di­yar­ba­kır'ın Sil­van il­çe­sin­de doğ­du. 1113 (H.507)de ve­fât et­ti. Ho­ca­sı Ebû İs­hâk'ın kab­ri ya­nı­na def­ne­dil­di.
Ebû Bekr Kaf­fâl, Şâ­fi­i mez­he­bi fı­kıh âli­mi ola­rak ye­tiş­miş­tir. O de­vir­de adı­na "Mey­yâ Fâ­ri­kin" de­ni­len Sil­van, bü­yük bir ilim mer­ke­zi olup; bu böl­ge, Ma­laz­girt Sa­va­şın­dan çok da­ha ön­ce Müs­lü­man bel­de­si idi.

Vehbi Tülek

Mü­fes­sir Ve Mu­had­dis Mu­ham­med Bin Ka'b

Mu­ham­med bin Ka'b el-Ku­ra­zi, Ta­bi­in dev­ri­nin bü­yük­le­rin­den­dir. Hic­re­tin 40'ın­cı (m. 660) se­ne­sin­de Haz­re­ti Ali'nin hi­lâ­fe­ti­nin son­la­rın­da doğ­du. Kur'ân-ı ke­ri­min tef­si­rin­de, bi­rin­ci ta­ba­ka­yı teş­kil eden âlim­ler­den­dir. Bü­yük mü­fes­sir­ler­den olup, ay­rı­ca mu­had­dis­ler ya­nın­da da si­ka (gü­ve­ni­lir) olan râ­vi­ler­den­dir. Biz­zat Ab­dul­lah İbn-i Ab­bâs'dan ve Ab­dul­lah İbn-i Ömer'den tef­sir öğ­ren­miş­tir...

Vehbi Tülek

Ab­dülvâ­hid Bin Zeyd ­haz­ret­le­ri­nin Kö­le­si

Bü­yük ve­li Ab­dül­vâ­hid bin Zeyd haz­ret­le­ri şöy­le an­la­tır: Hiz­met­le­ri­mi gör­me­si için bir kö­le sa­tın al­mış­tım. Ge­ce ev­den git­miş­ti. Sa­bah olun­ca eve gel­di ve ba­na üze­ri iş­len­miş bir dir­hem al­tın ver­di. Bu­nu ne­re­den al­dın de­yin­ce; "Efen­dim, ben si­ze her gün böy­le bir dir­hem ve­re­ce­ğim. Kar­şı­lı­ğın­da ge­ce­le­ri be­ni ser­best bı­rak­ma­nı­zı is­ti­yo­rum" de­di. Ben de ka­bul et­tim

Vehbi Tülek

Han­belî Fı­kıh â­li­mi Ha­sen Bin Hâ­mid

Ha­sen bin Hâ­mid el-Bağ­dâ­di, Bağ­dad'da ye­ti­şen Han­be­li âlim­le­rin­den­dir. Bağ­dad­lı olup, bir­çok âlim­den çe­şit­li ilim­ler al­dı. İl­min­den çok kim­se­ler is­ti­fâ­de et­ti. Dev­let ida­re­ci­le­ri­ne ve hal­ka ders ve­rir ve her mes'ele­de ken­di­si­nin fet­va­sı­na baş­vu­ru­lur­du...

Vehbi Tülek

Göz­ya­şı De­nin­ce... Atâ Es-sü­ley­mî

Atâ es-Sü­ley­mi, Tâ­bi­in­den­dir. Bas­ra'da doğ­du. 757 (H.140) se­ne­sin­den son­ra ve­fât et­ti. Es­hâb-ı ki­râm­dan Enes bin Mâ­lik haz­ret­le­riy­le gö­rüş­tü. Za­mâ­nın ve­li­le­rin­den ve baş­ka âlim­ler­den ilim ve edeb öğ­ren­di..

Vehbi Tülek

al­lahım, A­mir Bin ­tu­feyli He­lak Ey­le!

Meş­hur ha­dis ve fı­kıh âli­mi İmâm-ı Bey­he­ki, si­yer âli­mi ve mu­had­dis İbn-i İs­hak'tan şöy­le nak­le­der: Amir Oğul­la­rı­nın he­ye­ti Re­su­lul­lah (sal­lal­la­hü aley­hi ve sel­lem) Efen­di­mi­ze gel­di­ği za­man, iç­le­rin­de Amir bin Tu­feyl ile Er­bed bin Kays, Hâ­lid bin Ca­fer ve Hay­yan bin Mâ­lik de var­dı...

Vehbi Tülek

Câferi Sâdık'a Itiraz Eden Adam

Süf­yân-ı Sev­ri haz­ret­le­ri, bir gün Câ­fer-i Sâ­dık'ın evi­ne git­ti. Câ­fer-i Sâ­dık ona şöy­le bu­yur­du: "Ey Süf­yân! Sen, za­man za­man sul­tân ile gö­rü­şü­yor­sun. O se­ni arı­yor, sen de ona gi­di­yor­sun. Ben ise, müm­kün mer­te­be sul­tan­dan uzak du­ru­yo­rum. Za­mâ­nın hâ­li bu­nu icâb et­ti­ri­yor. Ya­nım­dan he­men çık, git!"

Vehbi Tülek

El Helâl Kârda, Gönül Ise Hakîkî Yârdadır

Vehbi Tülek

Gelen Belalara Sabırlı Hatta Şükredici Olmalı

Vehbi Tülek

Kişiyle Alay Etmenin Sonu Pişmanlıktır

Vehbi Tülek

İnsanlarla Uğraşmakta Hayır Ve Fayda Yoktur

Vehbi Tülek

Ey Mahmûd! Uzat Elini Seni Yukarı Çekeyim

Vehbi Tülek