Yolumuzu Aydınlatanlar • 02.04.2007
Ebû Abdullah Rugandi hazretleri, büyük veli Ebû Osman Hayri (Said bin İsmâil Hiri)'nin sohbetlerine devâm ederek ondan çok istifade etti ve yüksek derecelere kavuştu. Ayrıca çok âlimin sohbetinde bulundu ve onlardan ilim öğrendi. Yaşadığı beldede zamanın bir tânesi idi. Kerâmet sahibi olup himmeti çok idi. İnsanlardan uzak bir hayat sürmüştür. 350 (m. 961) yılından sonra vefât etti...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 03.04.2007
1953 yılı... 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece, Dumlupınar Denizaltısı Ege'de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda, Çanakkale Boğazı'ndan içeriye giriyordu. Sisli ve rüzgârlı gecede su üstü seyri yapan denizaltının rotası Gölcük'teki Denizaltı Komutanlığı ana üssüydü. Dumlupınar; manevralar boyunca iki gün su altında kalmış, üstün başarı gösteren gemi personeli yerli yabancı tüm komutanların takdirini kazanmıştı...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 04.04.2007
Kâsım bin Muhammed, Tâbiinin büyüklerinden, Medine-i münevveredeki yedi büyük âlimden biridir. İnsanları Hakk'a dâvet eden onlara doğru yolu gösterip, hakiki saâdete kavuşturan ve kendilerine "Silsile-i aliyye" denilen büyük âlim ve velilerin üçüncüsüdür. Babası Muhammed, hazret-i Ebû Bekir'in oğludur. Annesi Sevde, Yezdücerd'in kızı olduğundan, İmâm-ı Zeynel-âbidin ile teyze çocuklarıdır.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 05.04.2007
Mansûr el-Betâihi hazretleri Rıfâi yolunun büyüğü olan Seyyid Ahmed Rıfâi hazretlerinin dayısı ve hocası idi. Çok âlim ve veli yetiştirdi. Mansûr Betâihi hazretleri hikmetli sözleriyle meşhûr oldu. Kendisine dünyâ sevgisi hakkında soruldu. Buyurdu ki:
"Dünyâyı tanıyan, fâni olduğunu anlayan, ona düşkün olmaz. Allahü teâlâyı tanıyan her şeyi bırakıp, O'nun rızâsını kazanmaya bakar. Nefsini tanımayan, bilmeyen büyük aldanış içindedir."
Yolumuzu Aydınlatanlar • 06.04.2007
Zamanımızın ilim adamlarından olan Ahmed Davudoğlu, Bulgarca ve Arapça bilirdi. İslamiyeti içeriden yıkmaya yönelik, dinde reformculuk ve mezhepsizlik fitnesine karşıydı. Bu fikirleri ortaya atan Cemaleddin-i Efgani, Abduh ve onların yolunda giden günümüz mezhepsizlerine ilmi cevaplar vermiştir. Böyle kimselerin yeterli dini tahsil görmediklerini, etrafın propagandalarına aldandıklarını yazılarında belirtmiştir.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 07.04.2007
Muhammed Ubeydullah Serhendi, Hindistan'da yetişen büyük İslâm âlimlerinden ve evliyânın en üstünlerindendir. İsmi, Muhammed Ubeydullah Serhendi olup, İmâm-ı Rabbâni hazretlerinin torunu ve İmâm-ı Muhammed Ma'sûm'un üçüncü oğludur. Güzel ahlâkı, kıymetli vasıfları, üstünlüğü, yazı ile anlatılamaz. 1628 (H.1038) senesinde dünyâya geldi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 08.04.2007
Kastamonu'da 1826 (H.1242) senesinde dünyâya gelen Ahmed Hicâbi hazretleri, sözleri pek tatlı, ifâdesi çok açık bir zat idi. En ince bir ilmi meseleyi, en mühim bir fenni faydayı hiç hoca görmemiş bir ümmiye bile anlatmakta güçlük çekmezdi.
Bu mübarek zat 1889 senesinde hastalandı. Geceleri uyumaz, namaz ve zikir ile meşgul olurdu. Kendilerinde yirmi senedir bulunan kalp hastalığına müptelâ oldukları halde, aslâ hastalıklarından bahsetmez ve soranlara; "Rabbimizin keremine şükür, âfiyetteyim" cevâbıyla mukâbele ederlerdi.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 09.04.2007
Seyyid Emir Külâl, Hazret-i Hüseyin'in soyundan olup, seyyiddir. Evliyânın meşhûrlarından olan Muhammed Bâbâ Semmâsi'nin talebesi ve Behâeddin-i Buhâri Nakşibend hazretlerinin hocasıdır. Pehlivan idi. Gençliğinde güreş yapardı. Daha sonra çömlekçilik yaptığı için "Külâl" veya (Gilâl) ismiyle meşhûr olmuştur. Buhârâ'nın Sûhâri kasabasında doğdu. 1370 (H. 772) sensinde Sûhâri'de vefât etti. Kabri oradadır...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 10.04.2007
Seyyid Hârun Veli, Horasan'da doğmuştur. Zamânının âlimlerinin sohbetlerinde ilim öğrendi. Amcasının vefâtı üzerine Horasan bölgesinin emirliğine getirildi. Bu görev sırasında büyük babası hazret-i Hârûn-ı Kerâmet'in ve amcasının kabrini sık sık ziyâret ederdi. Bu ziyâretlerin birinde gâibden bir ses; "Yâ Hârûn, Rûm'a çık! Karaman ilinde Küpe Dağının doğu eteklerinde bir şehir kur! O şehrin halkı sâlih ola... Şaki olanın âkıbeti hayır olmaya" diyordu. Bu sesi daha sonra da duymaya başladı...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 11.04.2007
Seyyid Sâlih, Osmanlılar zamânında Anadolu'da yetişen evliyânın en büyüklerindendir. İnsanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak onların dünyâda ve âhirette saâdete, mutluluğa kavuşmalarına vesile olan ve kendilerine "Silsile-i aliyye" adı verilen büyük âlim ve evliyâların otuz ikincisidir. İsmi Muhammed Sâlih'tir. Babasının ismi Molla Ahmed'dir. Büyük veli Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin on birinci torunu ve Tâhâ-i Hakkâri hazretlerinin kardeşidir. Seyyiddir. 1865 (H.1281) senesinde Nehri'de vefât etti. Kabri, ağabeyi ve hocası Tâhâ-i Hakkâri hazretlerinin ayak ucundadır...