Yolumuzu Aydınlatanlar • 09.10.2007
Mansûr bin Ammâr evliyanın büyüklerindendir. Bu mübarek zat kendisinin bizzat şahit olduğu ibretli bir hâdiseyi şöyle anlatmıştır:
"Tanıdığım bir kimse vardı. Beni ziyârete gelir, ibâdetini yapar, geceleri teheccüd namazı kılardı. Gözünden yaş eksik olmazdı. Epey bir zaman onu görememiştim. Araştırdığımda hasta olduğunu öğrendim. Evine gidip kapısını çaldım. İçeri girince, evin ortasında perişan bir halde yattığını gördüm. Yüzü siyahlaşmış, dudakları şişmiş, gözleri masmâvi olmuştu.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 10.10.2007
Tabiinin zâhidlerinden olan Amir bin Abdikays hazretleri, zühd ve takvada zamanının en önde gelenlerinden idi. Harama düşmek endişesiyle şüphelilerden de sakınırdı. Hatta bazı mubahları da kendisine yasaklamıştı. Günlerinin çoğunu oruçlu olarak geçirir, teheccüd namazı kılmadığı gece olmazdı...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 11.10.2007
İbn-i Receb hazretleri, Suriye'de yaşamış olan hadis ve fıkıh âlimlerindendir. "Abdurrahman bin Receb es Selami, el-Bağdadi" ve "Dimeşk'li, Ebul Ferec, Zeynüddin, İbni Recebi Hanbeli" diye meşhurdur. 1336 (H.736) senesinde Bağdad'da dünyaya geldi. Küçük yaşta ailesi ile birlikte Şam'a göç ettiler. Burada tahsiline başlayan İbn-i Receb, daha sonra birçok âlimin dersine devam ederek hadis-i şerif öğrendi ve rivayet etti.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 12.10.2007
Ebû Said Fârûki, Hindistan'da yaşamış olan evliyanın büyüklerindendir. İmam-ı Rabbâni hazretlerinin torunlarındandır. 1782 (H. 1196) senesinde Rampur şehrinde dünyaya geldi. Daha çocuk iken salih ve kıymetli bir zat olacağı alametleri yüzünden belli idi. On yaşında iken Kur'ân-ı kerimi eberledi. Daha sonra hacca gittiğinde Harem-i şerifte Kur'ân-ı kerim okudu. Dinleyenler hayran oldular. Memleketine döndüğünde Kadı Beydâvi tefsirini ve Sahih-i Müslim şerhini okudu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 13.10.2007
Ebu'l-Aliyye (Rufey bin Mihran), tâbiinden, büyük kurra ve muhaddislerdendir. İran'da doğdu ve orada büyüyüp yetişti. Müslümanlar İran'la savaşa başladığında Rufey hazretleri, Müslümanların ellerine düşen genç kölelerden biriydi. Çok geçmedi o ve beraberindekiler Müslüman oldular. Abdullah İbni Mesud, Übeyy İbn Ka'b, Ebu Eyyub el-Ensari, Ebu Hüreyre, Abdullah İbn-i Abbas ve başka sahabilerden hadis öğrendi...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 14.10.2007
İshak Çelebi, zamanının en ünlü ilim adamlarından ders alır. Şiir sanatında deneyimli olması ve bu konuda geniş bilgiye sahip olmasıyla da tanınır. İshak Çelebi, şiirlerine çok iyi tarih düşürmüştür. Onun, her dizesi tarih olan şiirleri vardır. Genelde, aşkı sanat haline getirmiş olan âşıkların; dostlarıyla olan ilişkilerini anlattığı için, şiirleri çok sevilmiştir. Hayatını, şiirlerine yansıttığı için de, yaşadığı dönem hakkında bize bilgi vermektedir.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 15.10.2007
Asıl adı İskender olan Hazreti Zülkarneyn, Kur'ân-ı kerimde bildirilen, mübârek bir zâttır. Peygamber veya evliyâdandır. Doğuya ve batıya gittiği için "Zülkarneyn" denildi. Yâfes'in soyundandır. Hızır aleyhisselâm bunun kumandanlarından ve teyzesinin oğlu idi...
Bazı âlimlerin rivayetine göre Mekkeliler kitap ehli olan Yahudilere adam gönderip Peygamber Efendimizi çetin bir imtihandan geçirmek için, birkaç soru hazırlayıp göndermelerini istemişlerdi. Onlar da şu üç şeyden sormalarını tavsiye etmişler: Ruh, Eshab-ı Kehf ve Zülkarneyn... Bunun üzerine âyet-i kerime inmiştir. (Kehf 83-98)
Yolumuzu Aydınlatanlar • 16.10.2007
Büyük veli Ebû Türab Nahşebi hazretleri, bizzat kendisi, şahit olduğu ibretlik bir hadiseyi şöyle anlatır: Bir gün caddede yürüyordum. Birtakım erkeklerin, bir kadınla münakaşa ettiklerini gördüm. Kadın beni görünce dedi ki:
-Ey Ebâ Türab! Fasık bir oğlum var. Dün gece şarap içmek istedi. Akşamdan sonra, Allahü teâlâ ona bir hastalık gönderdi. Şimdi yatıyor. Ancak oğlumu mahalleden atmak istiyorlar. Ne olur bize yardım edin!
Yolumuzu Aydınlatanlar • 17.10.2007
Zamânında bulunan evliyânın önde gelenlerinden olan Midyen bin Ahmed el-Eşmûni, Ahmed Zâhid hazretlerinin yüksek talebelerinden idi. Onun vefâtından sonra Muhammed Hanefi'nin talebeleri arasına girip tasavvuf yolunda ilerlemeye çalıştı. Evliyânın yükseklerinden oldu. Onun ilminden birçok kimse istifâde etti. Üstünlüğü, yüksekliği başka memleketlere kadar yayıldı. Birçok faziletleri kendisinde toplamış idi...
Bir talebesi şöyle anlatır:
"Hocamız bize her neyi haber verdi ise, o şey, Allahü teâlânın izniyle, aynen söylediği şekilde meydana gelmiştir."
Yolumuzu Aydınlatanlar • 18.10.2007
Neccâr kabilesinden olan Ebû Said el-Hudri radıyallahü anh, Eshâb-ı kirâmın fakihlerindendir. Resûlullah efendimizden bin yüz yetmiş hadis-i şerif rivâyet etmiştir. Bugün ibretli bir hadiseyi anlatan birini sunmak istiyoruz sizlere. Bu mübarek sahâbi, Peygamber aleyhisselâmdan şöyle naklediyor:
"Sizden önce geçen ümmetler arasında bir adam doksan dokuz kişiyi öldürmüştü. Bu yaptıklarından dolayı tövbesinin mümkün olup olmadığını öğrenmek üzere, yeryüzünün en âliminin kim olduğunu sordu. Kendisine bir rahibin çok bilgili olduğunu söylediler.