Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.886
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Fatih Sultan Mehmet Han devrinde İran'ın başında Uzun Hasan isimli bir Akkoyunlu Türkmeni bulunuyordu. Kendisini Osmanlı'dan çok üstün gören Uzun Hasan, Fatih'in İstanbul'u fethetmesini de çekemeyerek, Osmanlı sınırlarına tecavüzlere başlamıştı. Bunun üzerine İran üzerine sefere karar verildi. 100.000 kişilik bir kuvvetle yola çıkan ordu, Erzincan yakınlarındaki Otlukbeli mevkiine geldiğinde İran ordusu ile karşılaştı. Osmanlı kuvvetlerinin önündeki öncü birliği kumandanı Rumeli beylerbeyi Musa Paşa, geriden gelmekte olan ordunun asıl kuvvetlerin beklemeden, karşısına çıkan kalabalık İran ordusuna hemen saldırdı. Fakat çok cesur bir asker olan Musa Paşa'nın, padişahın emrini beklemeden yaptığı bu ferdi hücum başarısız oldu ve kendisi ile birlikte serhat boylarında yaptıkları akınlarla hristiyan aleminin gözünü korkutan, değerli akıncılarımızdan birçoğu şehit düştü, bir çok kıymetli kumandan da esir edildi. Bunlar arasında Turhanzade Ömer Bey de bulunuyordu.
1569'da Rusya'nın Hazar kıyılarındaki ilerlemelerinin önünü almak, Astırhan'ı kurtarmak ayrıca İran üzerine yapılacak seferlerde Hazar Denizi vâsıtasıyla askere kısa zamanda zahire ve harp malzemesi yetiştirebilmeyi sağlamak gâyesiyle Volga Nehri ile Don Nehirlerinin birbirlerine çok yaklaştıkları bir noktada kanal açma teşebbüsüne girişildi. Ancak kış mevsiminin gelmesi üzerine çalışmalar tamamlanamadı. Ertesi yıl da İran ile Rusya'nın Kırım Hânını kandırmaları yüzünden, tekrar işbaşı yapılamadığından bu büyük teşebbüs gerçekleştirilemedi.Kıbrıs'ın fethinden sonra Kırım Hanına bir miktar asker ve top gönderen Selim Han, 1569'da Astırahan Seferi başarısızlığını telâfi etmek ve daha fazla genişlememeleri için gözdağı vermek üzere Rusya içlerine bir sefer düzenlenmesini emretti. Nitekim 1571 baha rında harekete geçen Devlet Giray Han, 120.000 kişilik süvâriden meydana gelen ordusu ile Rusya üzerine yürüdü. Çok sür'atli hareket eden Devlet Giray, yaptığı muhârebe lerde Rus ordularını on binlerce zâyiât verdirerek dağıttı ve Moskova'ya girdi. 150.000 esirle Kırım'a dönen Devlet Giray Han, bu zaferi üzerine Taht-alan lakabıyla anıldı. Ertesi yıl tekrar sefere çıkan Devlet Giray Han, Oka Nehrine kadar uzandı. Bu başarıları üzerine İkinci Selim Han, murassâ kılıcı, hil'at ve nâme-i hümâyûn göndererek Devlet Giray'ı tebrik etti. Çar, Osmanlı Devletine bağlı Kırım Hanlığıyla, yılda 60.000 altın vergi vermeyi kabûl ederek barış yaptı.
Hakim Nişâpûri hazretleri meşhur hadis âlimlerindendir. 321 (m. 932)'de İran'ın Nişâpûr şehrinde doğdu ve 405 (m. 1014)'de orada vefat etti. Buhâri'de ve Müslim'de bulunmayan sahih hadisleri toplayarak meydana getirdiği (Müstedrek) kitabı çok kıymetlidir. Bu kitapta yer alan bazı Hadis-i şerifler:
Abdullah bin Yûsuf hazretleri Şafii fıkıh âlimidir. 708 (m. 1309)'de doğdu. 761 (m. 1360)'de Mısır'da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Muhammed Zeynel'âbidin hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. Mısır'da doğdu. 1048 (m. 1638) senesinde Mısır'da vefât etti. Sohbetlerinde, evliyanın hallerinden bahsederdi. Buyurdu ki:
Maveraünnehir alimlerinden Hâce Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerinin sohbetinde yetişen Abdullah-ı İlâhi hazretleri, hocasından öğrendiklerini Anadolu'da yaymayı kendisine vazife edinip, insanların huzur ve saâdete kavuşmaları için gece gündüz çalıştı. Muhammed Behâeddin-i Buhâri hazretlerinin dergâhından aldığı feyzleri Anadolu'da ilk yayan veli oldu. Bir müddet sonra Anadolu kâdıaskeri Manisalızâde Muhyiddin Mehmed Çelebi (v.1483)'nin dâveti üzerine Fâtih Sultan Mehmed Hanın vefât ettiği günlerde İstanbul'a geldi (1481). Kâdıasker Mehmed Çelebi'nin gösterdiği odaları ve teklifleri kabul etmeyip, daha önce ilim tahsil ettiği Zeyrek Câmii etrâfındaki virâne hâline gelmiş boş medrese odalarını tercih etti. Orada yerleşti. Şeyh Ebü'l-Vefa Konevi gibi Allah dostları ile sohbet etti. İstanbullular onun gelişini rahmet bilip, sohbetine koştular. Az zamanda halktan ve devlet adamlarından birçok kimse, Abdullah-ı İlâhi'nin talebeleri arasında yer aldı.