Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.485.633
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Bir gece Nûreddinzâde Muslihuddin Efendi, fener hazırlatıp saraya gitti. Saraya varınca, kapıda bulunan görevliler içeri aldılar. Kanuni Sultan Süleyman Han'a durumu arzedilince, kendisini kabûl etti. Pâdişâhla uzun müddet sohbet ettikten sonra şu rüyâsını anlattı: "Bu gece Resûlullah efendimizi rüyâmda gördüm. Emir buyurdu ki: "Süleymân'a bizden selâm söyle; İslâmın düşmanlarıyla farz olan cihâdı niçin terk etti? Benim şefâatimden ümit bekler ve rızâmı almak isterse, İslâm askerini hazır bulundurup, İslâm düşmanlarını ihtar etmekten uzak durmasın!" Bunun üzerine Pâdişâh yerinden saygı ile kalkıp, şevkle ve gözleri yaşararak nimete şükür ettikten sonra; "Efendim, şimdi Peygamberlerin Sultânı bu tâkatsız ve güçsüz kölesine ismiyle zikr edip emir buyuruyorlar. Bu emre boyun eğmemiz gerekmez mi? Buna binlerce hamd olsun" deyip, gazâya gitmek üzere niyet etti. Ertesi gün Zigetvar seferine gitmek üzere hazırlıklar yapıldı. Ordu, İslâmın düşmanlarıyla cihâd etmek üzere yola çıktı.Kânûni Sultan Süleymân bu sefere katılıp, orada vefât etti. Şehid olmak sûretiyle Resûlullah efendimizin muhabbetine lâyık oldu. Kânûni'nin Zigetvar seferine, Nûreddinzâde Muslihuddin Efendi de katılmıştı. Sultan Selim'in İstanbul'da tahta çıkıp Belgrat'ta orduyu ve babası Kânûni'nin cenâzesini karşılamasından sonra, cenâze, Muslihuddin Efendi ve yanındaki dört yüz kişiye teslim edilip İstanbul'a gönderildi
Cihan Sultanı IV. Mehmed Han huzurlarına, Rus elçisini lütfen kabul buyurdular... Elçinin kirli sakalı göbeğine kadar uzanıyordu. Sırtındaki ayı postu ise yerleri süpürüyordu. Büyük bir reverans yaptı, eğildi ve:-Yeryüzünün en haşmetli Hükümdarına, Rus çarının saygı ve selamlarını sunarım!... dedi. Üstelik sırıtıyordu. Mâbeyn Çavuşu hayretle ona bakıyordu. Daha fazla eğilmesin bekledi. Fakat beklediği olmadı. Doğrulup konuşmasına devam etti:-Haşmetlû Rus çarımın ricaları şudur ki... demeğe kalmadan Çavuşun iri pençesi ensesine yapıştı:-Bre mel'un!... Padişah efendimizin huzurlarında eğilmesini dahi beceremezsin!... Senin gibilere konuşmak haramdır...diye çıkıştı. Sonra aslan pençesiyle, bu edep bilmezi yere kapaklattı.
Avni, on dokuzuncu yüzyıl divan şairidir. 1826'da, bugün Yunanistan sınırlarında kalan Yenişehir'de (Larissa) doğdu. Asıl adı Hüseyin'dir. Fenarlı Sıdkı Ebu Bekr Paşanın oğludur. Arabi, Farisi ve Rumcayı çok iyi biliyordu. Vidin Valiliği sırasında Abdurrahman Sami Paşaya katiplik yaptı (1853). Daha sonra İstanbul'a geldi. Beşiktaş Mevlevihanesi Şeyhi Nazif Dede'ye damad oldu. Mustafa Nuri Paşanın Bağdat Valiliği ve Irak Müşirliği sırasında onunla birlikteydi...
Ebû Şu'be Hadrami hazretleri Yemen'de yetişen velilerdendir. Hadramut'ta doğdu. 1277 (H.676) senesinde, Aden şehrinde vefât etti. Vefatı yaklaştığında çevresindekilere buyurdu ki:
Kerküklü Abdurrahman Halis Efendi Osmanlı devletinde yaşayan evliyâdandır. 1212 (m. 1797)'de Irak'ta, Kerkük'te doğdu. 1275 (m. 1858)'de aynı yerde vefât etti. Yazmış olduğu vasiyet şöyledir:
Osmanlı evliyalarından olan bu zat, Çanakkale'de yaşamıştır. Devrin Osmanlı sultanı Dördüncü Mehmed Han rüyâsında Ahmed Câhidi hazretlerini gördü. Bunun üzerine derhâl Kilidü'l-Bahr'e gelerek onu ziyâret etti. Sohbeti ile şereflenerek duâsına mazhar oldu. Ahmed Efendi, Sultanın hiç bir maddi ikramını kabûl etmedi. Dördüncü Mehmed Han bunun üzerine Ahmed Câhidi hazretlerine "Sultan" ünvânını verdi. Bundan sonra Evliyâ Sultan ve Ahmed Câhidi Sultan diye de anıldı.1659 (H.1070)'da vefât eden Ahmed Câhidi Kilidü'l-Bahr'de zevcesi Kerime Hâtun'un medfun bulunduğu türbeye defnedildi. Kendisinden 17 yıl önce vefât eden oğlu Âdem Efendinin kabri ise türbenin dışında güney taraftadır. Câhidi Sultan, vefâtının üzerinden üç asırdan fazla bir zaman geçmesine rağmen hâlâ gönüllerde yaşamakta kabri ziyâret olunarak mânevi istifâdelere kavuşulmaktadır.