Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.341
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Kanuni Sultan Süleyman'ın son seferi Macaristan ile Avusturya sınırındaki Sigetvar üzerine oldu. Bu sefer sırasında da vefat etti. Haftalarca süren kuşatma sonunda, top ateşi altında kale duvarları delik deşik oldu ve harabeye döndü. Kaleyi savunan Avusturyalılar için artık kurtuluş yolu kalmamıştı. Bu durum karşısında Macar asıllı kale muhafızı, ölmek veya teslim olmak arasında bir tercih yapacaktı.
Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kaptan-ı Derya olduğu ilk zamanlarında 1768-1770 Osmanlı-Rus savaşı devam ediyordu. Rusların Akdeniz'e gönderdikleri Baltık donanması, İngiliz donanması ile takviye edilerek Osmanlı donanması ile çarpışmış, fakat bu muharebe de kesin bir netice alınamamıştı. Anadolu'nun Ege kıyılarına yakın Koyun Adaları civarın da yapılan asıl muharebe, Hasan Paşanın kalyonu ile Rus Amirali Spidirov'un gemisi arasın da oldu. Hasa Paşa, Rus gemisinin kendi kalyonuna yanaştığı bir sırada, birkaç çarmıh halatını kestirdi. Her ipe salıncak gibi, birkaç Türk levendi yapışıp, 30 kadar yiğitle birlikte Rus gemisine atladı. Düşman gemisinde yapılan kahramanca çarpışma esnasında Hasan Paşa bir kurşun yarası almışsa da, belli etmeden bir müddet daha cenk ettikten sonra kendi gemisine geçti. Bu beklenmeyen baskın ile şaşkına dönen Ruslar, telaşa kapılarak kendi cephaneliklerini ateşlediler. Ateş Osmanlı gemisine sıçrayınca her iki gemi de yanmaya başladı. Gemide kalmanın imkansız hale gelmesi üzerine Hasan Paşa, yatağanını ağzına alarak beraberindekilerle denize atladı ve bir tahta parçasına tutunup karaya doğru yüzdü. Bu sırada gönderilen bir kayığa binerek kurtulmayı başardı. Hasan Paşaya, gösterdiği bu kahramanlık sebebiyle Beylerbeyi rütbesi verildi.
Seyfullah Kâsım Efendi Osmanlı devletinde yetişen velîlerdendir. 1601 (H.1010) senesinde İstanbul’da vefât etti. Babası, Seyfullah Kâsım Efendi’yi, iyi edeb ve terbiye olması için Ümm-i Sinân hazretlerine teslim etti. Seyyid Kâsım Efendi, onun yanında zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrendi. Ümm-i Sinân hazretlerinden icâzet aldı. Seyfullah Efendi birçok eser yazdı. Yazdığı eserlerden “Âdâb-ül-Menâzil” kitabında şöyle anlatır:
Koğacızâde Mehmed Efendi İstanbul evliyasından olup Fatih'in Sofular semtindeki Halveti dergahının şeyhi idi. Mehmed Efendi bu tekkede yirmi yıl kadar irşad faaliyetinde bulunduktan sonra 1026'da (m. 1617) vefat etti. Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
Amâsi Bayram Efendi Anadolu'da yaşayan âlim ve velilerdendir. Merzifon'da doğdu. Bayram Efendi, küçük yaştan itibâren ilim tahsiline başladı. Tahsilini tamamlayıp ilimde yükseldikten sonra Amasya Müftülüğüne ve Sultan Bâyezid Medresesi müderrisliğine tâyin edildi. Medine-i münevvere, Trablusşam, Sofya, Konya ve Kayseri kâdılığı yaptı. Bazı velilerle görüşüp sohbetlerinde bulundu. 1709 (H.1121) senesinde Konya'ya giderken Eskişehir'de vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Sultan Mahmut, bir gece yalnız başına şehri dolaşırken bir grup hırsıza rastladı.Hırsızlardan biri:- Ey Adem oğlu sen kimsin, diye sordular.O' da:- Bende sizlerden biriyim, dedi.Daha önce onu hiç görmedikleri halde, her biri, diğerlerinden birinin arkadaşı olacağı zannı ile padişaha ilişmedi, "yabancı biri olsa, hiç tanımadığı, kılıklarından halleri belli olan böyle bir topluluğa kolayca yanaşıp ta; bende sizdenim, diyebilir mi hiç" düşüncesi rahatlattı herkesi. İlişmediler, kabullenip kendi haline bıraktılar.