Hüseyin Hilmi Işık

(Rahmetullahi Aleyh)

Türkiye Gazetesi

e-Gazete (Bugün)

Türkiye Gazetesi

Bizim Sayfa (Bugün)

Toplam Ziyaretçi

15.949.716

Huzur Pınarı

Caliyet-ül Ekdar

Dinimiz İslam

Silsile-i Aliyye Büyükleri

O Gün Öyle Büyük Bir Gündür Ki

Ahmed bin Ali Mûsulî hazretleri hadis âlimidir. 210 (m. 825) senesinde Musul’da doğdu. Çok sayıda âlimden ilim tahsil eden Ahmed bin Ali, zamanının değerli âlimlerinden idi. Onbeş yaşında iken Bağdâd’a gitti. Orada Ahmed bin Hatim’den hadîs-i şerîf dinledi. Birçok insanlar gelip ilim öğrenirlerdi. 307 (m. 919) yılında Musul’da vefât etti.

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

1001 Osmanlı Hikayesi

Tüm Yazılar

Gördün Değil Mi?

Kânûni Sultan Süleyman Han, Yahyâ Efendinin pek yüksek bir zât olduğunu, Hızır aleyhisselâmla görüştüğünü bilir, kendisini de görüştürmesini isterdi. Aralarında geçen bir menkıbe şöyle anlatılır:Kânûni, bir gün kayıkla Boğaz'da gezmeye çıkmıştı. Ortaköy hizâsına gelince, kıyıya yanaşıp, bir adam göndererek Yahyâ Efendiyi çağırttı. O da yanında bir ahbâbı ile gelip kayığa bindi, birlikte giderlerken, Yahyâ Efendinin ahbâbı, devamlı Kânûni'nin parmağındaki çok kıymetli bir yüzüğe bakıyor ve bu bakış dikkati çekiyordu. Kânûni bu hâli farkedince, parmağındaki yüzüğü çıkarıp; "Buyurun, daha yakından iyice bakıp inceleyebilirsiniz" diye uzattı. O zât yüzüğü aldı, evirip çevirdikten sonra, denize atıverdi. Yahyâ Efendi hâriç, kayıkta bulunanlar çok hayret ettiler. Bir müddet gittikten sonra, o zât inmek istediğini bildirince, kayık kıyıya yanaştı. O zât ineceği sırada denizden bir avuç su alıp Sultan'a uzattı. Avucundaki suda, biraz önce denize attığı yüzük görünüyordu. Yahyâ Efendi hâriç, kayıkta bulunan herkes yine çok hayret ettiler. Kânûni elini uzatıp yüzüğü alınca, o zât birdenbire gözden kayboluverdi. Kânûni, Yahyâ Efendiye dönerek; "Ağabey, neler oluyor?" deyince; "O gördüğünüz Hızır aleyhisselâmdı." cevâbını verdi. Bunun üzerine Kânûni; "O hâlde bizi niye tanıştırmadınız?" deyince; Yahyâ Efendi; "O kendini tanıttı. Ama siz tanımakta geç kaldınız!" buyurdu.Yahyâ Efendinin iki oğlu olup, her ikisi de babaları gibi ilim ve irfân âşığı kimselerdi. Babalarının yolunda bulunmuşlar, vefâtlarında aynı türbeye defnolunmuşlardır.Yahyâ Beşiktâşi hazretlerinin şâirliği de kuvvetliydi. Müderris mahlasıyla tasavvufi şiirleri ve müretteb Divân'ı vardır.

Vehbi Tülek

Çanakkale İçinde Aynali Çarşi

Vehbi Tülek

Hristiyan Tarihçinin Kaleminden “hac”

Vehbi Tülek

Ii. Mahmud’un İyilikseverliği

Vehbi Tülek

Bir Ramazan günü, tebdil kıyafet sokağa çıkan Sultan II. Mahmud Bayezid Camiine geldi. Yanında sadece sekreteri Said Efendi vardı. Camide bir müddet kalarak namazlarını kıldılar, vaaz dinlediler. Sonra da cami içindeki bir mahfilde elbiselerini değiştirerek Padişah kıyafetini giydi. Camiden çıktıktan sonra bir köşede bekleyen seyisini çağırdı ve atına bindi. Padişah atına binip hareket edince, karşıdan bir neferin, elinde bir tepsi, üstünde iki kapaklı sahan ile karşıdan gelmekte olduğunu gördü. Biraz sonra nefer başını kaldırınca, tam önünde Padişahı gördü. Tepsiyi yere bırakamadı, padişahı da selamlayamadı. Şaşırıp kalmıştı. Durumu gören II. Mahmud, askere takıldı: "Evlat nedir bu hal? İkindi vaktinde, Ramazan gününde, sokak ortasında yemek mi yiyeceksin? Ayıp ve günah değil mi?" dedi. Asker mosmor olmuştu. Vaziyet çok müşküldü. Kekeleyerek: "Devletlim, bunu karakol zabitime iftarlık götürü yordum. Evinden hazırlamışlar, onu alıp gelmemi söyledi" diyebildi.

Bir Avuç Bulgur

Vehbi Tülek

Osmanli Padişahlari Ve İslam Hukuku

Vehbi Tülek

Kibris Halkina Sultan Selim’in Fermani

Vehbi Tülek

Baltaci Mehmed Paşa Ve Ünsi Hasan Efendi

Vehbi Tülek

Ii. Mahmud Han’in Hocasi

Vehbi Tülek

İnebahti Deniz MuhÂrebesi

Vehbi Tülek

Git Zavalli Oyuncak

Vehbi Tülek

Yolumuzu Aydınlatanlar

TÜM YAZILAR

Şemseddîn Ibn-i Münîr

Şemseddin ibn-i Münir hazretleri, Şâfii mezhebi âlimlerinden ve büyük velilerdendir. Sûriye'nin Baalbek şehrindendir. 1531 (H.937) senesi Safer ayında Baalbek'te vefât edip, talebelerine ders verdiği zâviyesinin bahçesinde defnolundu...

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

Muhammed Hazîn

Vehbi Tülek

Muhammed Hazin hazretleri, Siirt'te yetişen büyük velilerden olup doğum târihi ve yeri belli değildir. İlim öğrenmek için Seyyid Tâhâ hazretlerine gitti. Seyyid Tâhâ, Muhammed Hazin'e; "Senin işin Osman-ı Tavili'nin elindedir. Ona gidiniz" buyurdu. Bunun üzerine Muhammed Hazin Irak'a gitti. Şeyh OsmanTavili'nin sohbetlerinde bulundu ve kemâle geldi. İcâzet alıp memleketi olan Siirt'e döndükten sonra Ulu Câmide vaaz ve nasihatlere başladı. Ömrünün sonuna kadar insanlara Allahü teâlâya kavuşturan Ehl-i sünnet vel-cemâat yolunu anlatmaya çalıştı. Sohbetleri çok bereketli olurdu. Çok talebe yetiştirdi. Bir dersinde buyurdu ki:

Kırk Yıllık Günaha Kefaret Olan Oruç

Vehbi Tülek

“reis-ül-kurrâ” İmâm-ı Âsım

Vehbi Tülek

İmâm-ı Âsım'ın yetiştiği Kûfe şehri, İslâmi ilimlerin okutulduğu ilim merkezlerinden biriydi. Burada, son sahabi Hz. Abdullah bin Ebi Evfâ'nın 705 yılında vefâtına kadar yüzlerce Eshâb-ı kirâm yaşadı. O yüksek ilim ve marifet sahibi insanların sohbetine kavuşup yetişen Tâbiinin büyük âlimlerinden biri de, Âsım bin Behdele hazretleriydi. Bu altın halkanın Kûfe'de yetiştirdiği büyük âlimlerin meşhûrlarından bazıları; Alkame bin Kays, Şüreyh bin el-Hâris, İbrâhim en-Nehai ve meşhûr mezheb imamımız İmâm-ı A'zam Ebû Hanife'dir.

İlim, Kendisiyle Amel Edilince Değerlidir

Vehbi Tülek

İbrahim Bin Usayfir

Vehbi Tülek

Mehmed Talui Efendi

Vehbi Tülek

Şehridâr Deylemî

Vehbi Tülek

Peygambere Itaat Allah'a Itaattir

Vehbi Tülek

İnsanlardan Korktunuz Da Benden Korkmadınız

Vehbi Tülek

Dini Hikayeler

TÜM YAZILAR
Gül Yaprağı

Gül Yaprağı

Vaktiyle, yol üzerinde bulunan bir dergahın dervişleri, yoldan geçen herkesi misafir kabul ediyordu. Burada hiç konuşulmuyordu. Dervişler anlatmak istediklerini kalben ifade ediyorlardı. Bir gün dergahın kapısına bir yolcu geldi. Yolcu kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada, misafir geldiğini dervişler firaset yoluyla anlıyorlardı, o yüzden kapıda tokmak yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki derviş, kapıda duran yolcuya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yolcu, dergahta kalmak istiyordu. Derviş içeri girdi, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yolcuya uzattı. Bu, yeni bir misafiri kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yolcu dergahın bahçesine girdi, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. Derviş kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

Pişman Oldular!

Vehbi Tülek

Bunlar Şarapti

Vehbi Tülek

Cennetlik Hanım Isteyen...

Yirmi Saniyede

Hakikati Görmek

Terbiye Yaratilişa Bağlidir

Abdullah-i EnsÂrî

Biz Söze Bakmayız, Öze Bakarız

Dördüncü Murad Han Ve Ankaravi İsmail Efendi

Vehbi Tülek

Cimrilik Ve Nankörlüğün CezÂsi

Vehbi Tülek

Kul Hakkı

Vehbi Tülek

Yirmi Saniyede

Vehbi Tülek

Alabilirsen Al

Vehbi Tülek

Kimsenin Yaptığı Yanına Kalmaz

Vehbi Tülek