Hüseyin Hilmi Işık

(Rahmetullahi Aleyh)

Türkiye Gazetesi

e-Gazete (Bugün)

Türkiye Gazetesi

Bizim Sayfa (Bugün)

Toplam Ziyaretçi

16.536.885

Huzur Pınarı

Caliyet-ül Ekdar

Dinimiz İslam

Silsile-i Aliyye Büyükleri

Kıyâmet Günü Vardır Ve O Gün Gökler Yarılır!

Abdürrahmân Hadramî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 945 (m. 1538) senesinde, Yemen’in Terim şehrinde doğdu. Zamanının en meşhûr âlimlerinden ders okudu. Hocaları ona icâzet verdiler. Terim şehrinde kadılık yaptı. 1014 (m. 1605) senesinde Terîm’de vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

1001 Osmanlı Hikayesi

Tüm Yazılar

58 - Sultan Murad'in Hayreti

Sultan I. Murad'ın Karamanoğulları üzerine sefere çıkmasını fırsat bilen Sırplar ve Bulgarlar, sınırlardaki Osmanlı köylerine saldırdılar ve 20.000'den fazla müslümanı katlettiler. Bunun üzerine derhal Sırplar üzerine sefere çıkan Sultan I. Murad, mevcudu 40.000'i bulan bir orduyla Kosova sahrasına kadar geldi. Bundan büyük bir telaşa kapılan Sırp kralı Lazar, Osmanlı ile tek başına başedemiyeceğini bildiği için Bulgar, Macar, Ulah, Arnavut, ve Boşnaklardan yardım istedi. Böylece, mevcudu 150.000'i aşan kalabalık bir haçlı ordusu Kosova'ya hareket etti. iki ordu arasında 9 Ağustos 1389 günü şiddetli bir muharebe başladı. Şehzade Yıldırım Bayezid ve şehzade Yakub beylerin olağanüstü gayretleri ile kısa zamanda kalabalık haçlı orduları mağlup edildi. Düşman ordusunun kaybı yüzbinden fazlaydı. Sırp kralı da esir alınmıştı.

Vehbi Tülek

Düğün-bayram Alayina Gitmiyor Ya!

Vehbi Tülek

SÂlih Reis

Vehbi Tülek

Yenilikçi Sadrazam Nevşehirli Damat İbrÂhim Paşa

Vehbi Tülek

İzdin (Zeytin) Voyvodası Ali Ağanın oğlu olan İbrâhim Paşa, Nevşehir'de dünyâya geldi. İş bulmak için İstanbul'a gelmiş ve Eski Saray masraf kâtibi Mustafa Efendinin delâletiyle (tavsiyesiyle) 1689'da sarayın helvacı ocağına, daha sonra eski saray baltacıları ocağına kaydolmuştur. İbrâhim Efendi hizmetleri ile yükselip Dârüssaâde ağasının yazıcı halifesi olarak Pâdişâhın bulunduğu Edirne'ye gitti. Şehzâde Ahmed'in pâdişâh olmasından sonra 1703'te Dârüssaâde ağası yazıcılığına tâyin edildi. Bu vazifedeyken pâdişâhın itimât ve teveccühünü kazandı. Ancak Sadrâzam olan Çorlulu Ali Paşa onu Edirne'ye gönderdi.1715'te Mora Seferine çıkanVeziriâzam ŞehidAli Paşa, İbrâhim Efendiyi mevkûfâtçı lıkla berâberinde götürdü. Buranın alınmasından sonra da tahrir (kâtiplik) işi ile vazifelendi rildi.

78 - Orhan Gazi Ve Kesik Baş

Vehbi Tülek

Unutulmaz Bir İftar Çilesi

Vehbi Tülek

Üç Ahbab Çavuşlar

Vehbi Tülek

Pîrî Reis

Vehbi Tülek

Osmanoğullarinin Âkibeti Ne Olacak?

Vehbi Tülek

Ermeni Tehciri

Vehbi Tülek

Ali Onbaşi

Vehbi Tülek

Yolumuzu Aydınlatanlar

TÜM YAZILAR

Mûsa Fâkih Hazretleri

Mûsa Fâkih hazretleri, 1073'ten sonra Dânişmendliler zamânında Tokat-Zile'ye gelip yerleşmiş Horasan velilerindendir. 1207'de vefât etmiş olup türbesi Zile'de Ali Kadı Mahallesindedir...
Bu mübarek zat, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

Hiç Kimseyi Camiden Nefret Ettirmemelidir

Vehbi Tülek

Abdullah el-İbyâni hazretleri Mâliki fıkıh âlimidir. 351 (m. 864)'te Tunus'ta İbyâne köyünde doğdu. Tunus'taki meşhur âlimlerden ders aldı. Zamanında Mâliki mezhebini en iyi bilen âlimlerden biri ve bu mezhebin fetva mercii oldu. 352 (963)'de vefat etti. Buyurdu ki:

Merzübân-ı Velî

Vehbi Tülek

Âlemlerin Hepsini De Allahü Teâlâ Yarattı

Vehbi Tülek

Ebû Bekr Muhammed el-Meâfiri hazretleri Mâliki fıkıh âlimidir. 468'de (m. 1076) Endülüs'te (İspanya) İşbiliye'de (Sevilla) doğdu. Erken yaşta hıfzını, kırâat-i aşereyi tamamladı. Sonra Kurtuba'ya (Cordoba) giderek Mâliki fıkıh âlimlerinden ilim tahsil etti ve talebe yetiştirdi. 543 (m. 1148)'de vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Her Şey O’nun Hürmetine Yaratıldı

Vehbi Tülek

İbn-i Azzûz

Vehbi Tülek

“sekizinci İmâm” İmâm Ali Rızâ

Vehbi Tülek

Cenâzede Kırk Kişi Bulunursa

Vehbi Tülek

Muhabbet Denince... Şems-i Tebrîzî

Vehbi Tülek

Abdüsseam Feytûrî

Vehbi Tülek

Dini Hikayeler

TÜM YAZILAR
Gül Yaprağı

Gül Yaprağı

Vaktiyle, yol üzerinde bulunan bir dergahın dervişleri, yoldan geçen herkesi misafir kabul ediyordu. Burada hiç konuşulmuyordu. Dervişler anlatmak istediklerini kalben ifade ediyorlardı. Bir gün dergahın kapısına bir yolcu geldi. Yolcu kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada, misafir geldiğini dervişler firaset yoluyla anlıyorlardı, o yüzden kapıda tokmak yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki derviş, kapıda duran yolcuya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yolcu, dergahta kalmak istiyordu. Derviş içeri girdi, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yolcuya uzattı. Bu, yeni bir misafiri kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yolcu dergahın bahçesine girdi, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. Derviş kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

At Hirsizi

Vehbi Tülek

Meşayihın Kadrini Bilmezsen

Vehbi Tülek

Sakiz Ağacinda Yapilan Hac

Kaldıramayacağın Bir Yükün Altına Girme

Alabilirsen Al

Gerçek Zehir

Bize Teveccüh Edin

"kılıcını Değil Kınını Öpmüşlerdir!"

Bu Dünya Ona Da Kalmaz

Vehbi Tülek

Deniz Üzerinde Yürüyüp Sahile Doğru Gitti

Vehbi Tülek

Örümcek Ağı

Vehbi Tülek

"encümen-i Bîzebân"

Vehbi Tülek

Bir Çuval Toprak Ve Arsa

Vehbi Tülek

Bereketi Var Mı?

Vehbi Tülek