Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.486.718
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Avustralya'nın Melburne şehrinden İstanbul'a gelerek Osmanlı hizmetine girmiş olan Doktor Charles S. Ryan, Plevne muharebelerin de, Osmanlı ordusunda Operatör Binbaşı olarak vazife yapmış ve IV. Mecidi, Plevne ve Harp madalyaları kazanmıştı. Daha sonra Fransa'ya gitmiş, I. Dünya savaşı sırasında orada bulunmuş ve Generalliğe kadar yükselmişti. Fakat göğsüne taktığı Osmanlı şeref madalyalarını bir an bile çıkarmamıştı. Daha sonra memleketine döndü ve 23 Ekim 1926'da Melburne'deki evinde, göğsünde Osmanlı madalyaları takılı olduğu halde vefat etti. Charles S. Ryan, hatıralarında Osmanlı askeri nin üstün vasıflarını anlatır. Bunlardan biri şöyledir:
Kanuni Sultan Süleyman Han'ın ilk vezielerinden olan Maktul İbrahim Paşa, 1526'da Macaristan Seferine serdar tâyin edildi. Öncü kuvvetlerin başında sefere çıkan İbrâhim Paşa, yol üzerindeki Petervaradin ve Uylak kalelerini fethetti. Mohaç Meydan Savaşında Osmanlı ordusunun sağ kanadına kumanda etti ve zaferin kazanılmasında önemli rol oynadı.Mohaç Zaferinden sonra, Anadolu'daki isyânları önlemek üzere harekete geçen İbrâhim Paşa, Hacı Bektâş-ı Veli'nin soyundan olduğunu iddiâ eden ve Anadolu'da sapık inançlarını yaymak isteyen Kalender Şahı cezâlandırdı ve buralarda nizâmı tekrar kurdu.Viyana Kuşatması esnâsında kıyâfet değiştirerek asker içine girip bir cengâver gibi çarpışarak orduyu gayrete getirmeye çalıştı. Fakat mühimmâtın azalması ve mevsimin uygun olmaması üzerine kuşatma kaldırıldı.İran ile Osmanlı Devleti arasındaki Bağdat, Bitlis ve Âzerbaycan vâlilerinin takındıkla rı kötü tavır sebebiyle çıkan karışıklıkları ortadan kaldırdı (1533). İstanbul'a döndükten son ra, ilk işi Fransa ile ileriki târihlerde kapitülasyon denilen anlaşmaları yapmak oldu(1536).Osmanlı Devletinin târihi içinde hiçbir sadrâzamın erişemeyeceği derecede şan ve şerefe erişen, kâbiliyeti ve iktidârı ile devletin umûmi vaziyetine tesir eden İbrâhim Paşa, 15 Mart 1536'da sarayda kaldığı bir gece, siyâsi sebeplerden dolayı öldürüldü ve Galata daki Cânfedâ Zâviyesine defnedildi.
Üçbaşlı Nûreddin Efendi, Osmanlı âlimlerindendir. Sakarya'nın Karasu ilçesinin Üçbaş köyünde doğdu. Zamanının âlimlerinden akli ve nakli ilimleri tahsil ettikten sonra, Manisa, İznik, Edirne ve Amasya'da müderrislik ve Amasya müftülüğü vazifesini yürüten Nûreddin Efendi buradan emekli oldu ve İstanbul'a yerleşti. 940 (m. 1533)'de İstanbul'da vefât etti.
Hâfızüddin Nesefi hazretleri Hanefi mezhebi fıkıh ve tefsir âlimidir. Türkistan'da Nesef'te doğdu. 710 (m. 1310)'da Bağdad'da vefât etti. Tefsir kitabında buyuruyor ki:
Demir Hoca, tahsil çağı gelince Köse Vâiz Medresesinde ilim öğrenmeye başladı. Hocası Hacı Hamdi Efendiden icâzet, diploma aldı. İlim tahsilini tamamladıktan sonra manifaturacılık yaparken, en çok Nevşehir'in Tavukçu Camii'nde ve daha sonra da diğer bütün câmilerinde ücretsiz imâm-hatiplik yaptı. Bir süre sonra ticâreti tamâmen bırakıp insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmeye çalıştı. Kendisi için tutulan han odalarında çok talebe yetiştirdi...
Ankara'nın Zülfazl (günümüzde Solfasol deniyor) köyünden çok temiz, çok saf bir genç, askere gidiyormuş. Babasından kalma bir kaç altını, anasından kalma birkaç mücevheri varmış. Delikanlının derdi asker dönüşü evlenmek; servetini içine koyduğu küçük sandığını emanet edeceği, güvenip, bırakacağı kimseciği de yok. Düşünüyor, tasınıyor, acaba ne yapsam, diye sızlanıyor... Derken, bir gece rüyasında Hacı Bayram'ı görmez mi? "A! be Selim cik, ne düşünüp duruyorsun getir sandığını, bana bırak!" diyor. Selim oğlan, ertesi günü, sevine sevine Ankara'ya geliyor, doğru türbedarın önüne dikiliyor, hal, keyfiyet böyle, böyle... diye meseleyi anlatıyor. Türbedar da uyanıklardanmış, gece o da haberini almışmış. Getiriyorlar sandığı, Hazretin başucuna bırakıyorlar. Sandık deyince, öyle koca bir şey sanılmasın, ancak bir çanta kadar.