38 - SAVAŞ VE ZAFER İÇİN

1001 Osmanlı Hikayesi

Cumartesi, 07 Şubat 2004

Yıldırım Bayezid Han’ın 25 Eylül 1396’da Niğbolu’da kazandığı büyük meydan savaşı, Avrupa’da derin yankılar yandırmıştı. Savaş alanında on binlerce Macar askerinin öldüğünü ağlayarak seyrettikten sonra, Haçlı ordusunu yüz üstü bırakıp kaçan Macar Kralı ve Haçlı ordusu başkumandanı Sigismund, Budin’e vardığı zaman:-Hristiyan dünyasının böyle büyük bir felaket gördüğünü tarih yazmamıştır, diyerek sarayına kapanmıştı. Halbuki Sigismund, bu sefere çıkmadan önce, Budin’de yüze yakın Prens ve kumandanın katıldığı büyük bir toplantıda, sağ elini kıymetli taşlarla süslü kılıcına atarak:-Hristiyanlığın gerçek zaferi demek bugünmüş! Kosova mağlubiyeti, bu ittifakın kurulmasına vesile olduğu için şükredelim. Bu orduların kurulmasına ön ayak olan Fransa kralı Şarl hazretlerine minnet hislerimizi sunalım. Bugün ütün Avrupa, Türkler üzerinde kazanılacak büyük zaferin bayramını yapıyor. Demişti.

Devamını oku...

37 - SULTANHİSAR TORPİDOBOTUNUN ZAFERİ

1001 Osmanlı Hikayesi

Cuma, 06 Şubat 2004

18 Mart 1915 Perşembe günü sayısız İngiliz ve Fransız gemilerinden oluşan muazzam bir armada, bütün gayretlerine rağmen Çanakkale boğazını geçememiş, Türk’ün azmi karşısında boyun eğmek zorunda kalmıştı. Bu kesin yenilgiye rağmen İngiliz amirali Robek, hâlâ ümidini kesmemişti. -Çanakkale’yi geçebiliriz! Diyordu.  Batan ve hasara uğrayan gemilerin yerine başka zırhlılar koyarak talihini bir kez daha denemek istiyordu. Fakat Akdeniz kuvvetleri kumandanlığına atanan General Hamilton böyle düşünmüyordu. O, “Yeni bir maceraya gerek yok” diyordu. 18 Mart savaşını Featon harp gemisinden, yerinde takibetmiş ve o müthiş manzarayı yerinde görmüştü. Hamilton’a göre, donanmanın geçişini sağlamak için karaya asker çıkarılması mecburi idi. Londra deniz meclisi, onun bu planını tasdik etti.

 

Devamını oku...

36 - GEL KEREM EYLE

1001 Osmanlı Hikayesi

Perşembe, 05 Şubat 2004

Fâtih Sultan Mehmed Hanın vezirlerinden Mahmûd Paşaya yakınlığı ile tanınan Molla Vildân anlatır: Birgün Mahmûd Paşa, söz arasında beni çok sevdiğinden bahsetti. Ben de, onun Molla Abdülkerîm Efendiye olan ilgisinden bahisle; "Siz, benden çok Abdülkerîm Efendiyi seversiniz." dedim. Mahmûd Paşa da; "Evet, doğru söyledin." dedi.

Devamını oku...

35 - BU MUKADDES VATAN İÇİN ÖLEBİLİRİZ

1001 Osmanlı Hikayesi

Çarşamba, 04 Şubat 2004

1912 senesi. Osmanlı tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan Balkan savaşı günleri. Aralık ayı başları idi. Edirne Müstahkem Mevkii Kumandanı Şükrü Paşaya gelen şifreli bir telgrafta, Bulgarlarla mütareke yapıldığı bildiriliyordu. Aylardan beri kuşatma atında bulunan Edirne’de yiyecek ve cephane iyice tükenmişti. Buna rağmen bu atalar yadigarını, her türlü takdirin üstünde bir cesaret ve  kahramanlıkla savunuyorlardı. Balkan savaşlarını konu alan bir yabancı yazar:-Hiç kimse Edirne’nin akıbetinden, cesur müdafii Şükrü Paşa ve askerlerini sorumlu tutamaz. Demişti.Mütareke sırasında müttefikler arasında başlayan barış görüşmeleri devam ediyordu. Eğer Türkiye ile Balkan devletleri arasında anlaşma sağlanamazsa, savaşın tekrar başlayacağı söyleniyordu. İstanbul’dan gelen ikinci bir telgraf haberi de bunu teyit ediyor, Edirne’nin dayanması isteniyordu. Şükrü Paşa bundan memnundu. -Son kurşunu atmadan şehri düşmana teslim etmem, diyordu.

Devamını oku...

34 - 93 HARBİNDEN BİR SAYFA

1001 Osmanlı Hikayesi

Salı, 03 Şubat 2004

23 Ağustos 1877. Tarihimize 93 harbi olarak geçen Osmanlı-Rus savaşı bütün hızıyla devam ediyor. Ruslar, Doğu Anadolu’ya girmişler, Erzurum’a doğru ilerliyorlardı.Kars’ın Alacabay bayırındaki Türk Ordu karargahındayız. Kumandan çadırının içinde, portatif bir asker karyolası, tahtadan yapılma portatif bir masa ve sandalyeler var. Masanın üzerine bir harita serilmiş, genç bir Paşa (Orgeneral), karşısındaki Mirliva’ya (Tuğgeneral):-Bu harekatı bir an önce yapmağa mecburuz! Diyordu.Bu genç Orgeneral, Ruslara karşı harp etmek için hazırlık yapan 4. Ordu Komutanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Tuğgeneral ise, ordu kurmay başkanı Hüseyin Kazım Paşa idi.

Devamını oku...

33 - ŞAH SULTAN VE MERKEZ EFENDİ

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazartesi, 02 Şubat 2004

Yavuz Sultan Selîm Hânın kızı Şâh Sultan, zevci Sadr-ı âzam Lütfi Paşa ile Yanya'dan İstanbul’a gelirken, yolda eşkıyânın baskınına uğradı. Bu kötü durumdan nasıl kurtulacaklarını düşünürlerken, o anda Allahü teâlânın izni ile, zamânın evliyâsından Merkez Efendi karşılarına çıkıverdi. Önceden orada olmadığı hâlde, bir anda karşılarına dikilen Merkez Efendiyi gören haydutlar, şaşkına döndüler.

Devamını oku...

32 - ŞANLI İZZEDDİN ZIRHLISI VE GAMSIZ HASAN BEY

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazar, 01 Şubat 2004

1866 senesi sonları. Girit’te yine bir isyan başladı. Aslen İzmir’li bir Rum olan ve vezirliğe kadar yükselen Girit valisi Hekim İsmail Paşanın başarısız idaresi sebebiyle yerli Rumlar baş kaldırmışlardı. Fakat, isyanın elebaşısı olan Hacı Mihal, adadaki Osmanlı yönetiminin ıslahı için değil, Yunanistan’a ilhak olmak için harekete geçmişti. Babıâlî hemen adaya asker çıkardı ve Yunanistan’dan yardım gelmesini önlemek maksadıyla adanın abluka altına alınmasına karar verildi. Müşir Vesim Paşa kumandasında bir filo Temmuz 1867’de adaya geldi. Bu gemiler içinde en yeni olanı, 12 librelik Armstrong topları ile donatılmış olan 1075 tonluk İzzeddin vapuru idi. Bu geminin kumandanı, daha önce bir çok deniz savaşlarında bulunmuş olan, alaylı, yani hiç mektep okumamış iken, erlikten terfi ederek Kolağası, yani Yüzbaşı rütbesine kadar yükselmiş olan, 63 yaşındaki genç ve dinç Gamsız Hasan Bey idi.

Devamını oku...

31 - MEZZOMORTO HÜSEYİN PAŞA

1001 Osmanlı Hikayesi

Cumartesi, 31 Ocak 2004

Sakız adasının düşman eline geçmesi, Osmanlı devleti ileri gelenleri arasında büyük bir teessüre sebep oldu. Padişah II. Ahmet Han, adanın düştüğünü haber alınca çok üzüldü:-Yâ Rabbi, ben ne günah işledim de bunu bana reva gördün? Diye ağlamıştı. Ayrıca sefer için Belgrad’da bulunan Veziriazam Sürmeli Ali Paşa’ya:-“Madem ki Sakız düşman elindedir, bütün Macaristan’ı fethetsen makbulüm değildir.” Diye haber göndererek, derhal Sakız üzerine sefere çıkılmasını emretti. Ordu hemen İstanbul’a hareket etti. İstanbul’a geldiği zaman da:-“Ordu ahvali derunum yaktı. Teshiri muradımdır. Paşalarla görüşüp ne yapmak lazım ise bildir. Bu kış Sakız adası istirdad edilmezse, bütün gemi kaptanlarını katlederim.” Diye kesin emirler verdi.

Devamını oku...

30 - NAMAZINI BEN KILDIRAYIM

1001 Osmanlı Hikayesi

Cuma, 30 Ocak 2004

Büyük İslâm âlimi Mevlânâ Şemseddîn Fenârî'nin ömrünün sonlarına doğru gözlerine perde geldi. Göremez oldu. Sultanın vezîri olan Hacı İvâz Paşa bir konuda Molla Fenârî'ye kızmıştı. Gözleri görmez olunca, laf olsun diye; "Dilerim ki, o âmâ ihtiyârın namazını ben kıldırayım." demişti. Bu söz Molla Fenârî'nin kulağına ulaşınca; "Ol kimse câhildir. Cenâze namazını kıldırmayı beceremez. Cenâb-ı Hakk'ın kapısından ümîdim şudur ki, bana hemen şifâ buyurup, onu âmâ eyleye ve ben onun namazını edâ edeyim." dedi.

Devamını oku...

29 - BİR ECDAD YADİGARINI TERKEDERKEN

1001 Osmanlı Hikayesi

Perşembe, 29 Ocak 2004

Ege denizinde Çeşme’nin karşısında bulunan Sakız adası, 1566’da Piyale Paşa tarafın dan fetholunmuştu.  1683 II. Viyana bozgunu bizim için tam bir felaket oldu. Orta Avrupa’da binlerce şehidin kanları pahasına alınan kaleler ve şehirler, birbiri arkasına elimizden çıkıyor du. Belgrad bile düşman eline geçmişti. Acaba bu bozgun daha ne kadar sürecekti? Denizlere de yayılacak mıydı? Barbarosların, Turgut Reislerin, Piyalelerin karşısında kaçacak delik arayan Venedikliler, şimdi Anadolu sahillerine baskınlar yapıyor, kasaba ve köyleri talan ediyorlardı.

Devamını oku...