Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.486.430
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
93 Harbinin aşladığı sırada 1. Kolordu başkatibi Hikmet Bey, şöyle bir hatırasını nakleder:"Gazi Osman Paşa Vidin'de iken, İstanbul'dan, Ruslara harp ilan edildiğini bildiren telgraf geldi. Cennetmekan Sultan II. Abdülhamid Han'ın gönderdiği bu telgrafı büyük bir hürmetle alan Paşa, Sırbistan'da nice galibiyetler kazanan ordusunun bütün kumandan ve subaylarını bir meydana topladı. Telgraf-ı Şahaneyi büyük bir şevk ve hürmetle okuduktan sonra açıklayıcı mahiyette bir konuşma yaptı. Bunları son derece heyecanla takip eden neferlerden 4 yiğit, son derece edeple ortaya çıkıp selam durduktan sonra içlerinden biri bütün arkadaşlarına vekaleten, Gazi Osman Paşaya, din ve vatan için canlarını vermeye hazır olduklarını bildirdiler.
İstanbul kuşatılmış, fakat bir türlü alınamıyordu. Fatih, hocası Akşemseddin'e, dua etmesi için ricada bulunuyordu. Bir gece Akşemseddin hazretleri çadırına kapandı, sabaha kadar dua etti ve sabahleyin de padişaha, Edirnekapı tarafından büyük bir hücum başlatılma sını tavsiye etti. Hemen hücuma geçen asker, öğleye kadar surlara çıkmayı başardı ve öğle den sonra İstanbul fetholundu. Bu hadiseden sonra Akşemseddin hazretlerinin büyüklüğünü daha iyi anlayan Fatih, hemen onun yanına geldi ve kendisini de dervişliğe kabul etmesini istedi. Fakat Akşemseddin hazretleri bunu reddetti. Fatih bunun sebebini sorunca:"Dervişlikte bir hal vardır ki, onun tadını tadan, dünya işlerinden ve saltanattan el çeker. Halbuki sizin böyle yapmanız, memleketin perişan olmasına sebep olur. O zaman siz de, ben de günaha girmiş oluruz. Padişaha lazım olan şey, güzel ahlak ve adaletperver olmaktır." Cevabını verdi.
Abdurrahmân İbnü'l-Kâsım hazretleri İmam-ı Mâlik'in önde gelen talebelerindendir. 128 (m. 746)'da Filistin'in Remle şehrinde doğdu. Ailesi Remle'den Kahire'ye göç etti. Burada ilim tahsil ettikten sonra Medine'ye giderek İmam-ı Mâlik hazretlerine talebe oldu ve onun vefatına kadar yirmi yıl derslerine devam etti. İbnü'l-Kâsım 191 (m. 806)'da vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Abdullah bin Amr bin As (radıyallahü anh) Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Amr bin Âs'ın (radıyallahü anh) oğludur. Babasından önce imân etmekle şereflendi. Bedir ve Uhud harbinden başka bütün harplerde Peygamberimizin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) yanında bulunmuştur. İlk iki harbe, yaşının küçük olması sebebiyle katılamadı. Eshâb-ı kirâmdan en çok hadis-i şerif rivâyet edenlerdendir. Abdullah bin Amr hazretlerinin rivâyet ettiği hadis-i şeriflerin bazıları şunlardır:
Takıyyüddin Şümünni hazretleri Fıkıh, tefsir, hadis âlimidir. 801 (m. 1399)'da İskenderiyye'de doğdu. 872 (m. 1468)'de Kâhire'de vefât etti. Kemâl-üd-dirâye fi şerh-in-Nikâye isimli kitabında buyuruyor ki:
Hz. Şeyh Ebû Hafs Ömer'den rivayet edilmiştir: Bir yiğit daima: «Ya Kadimü'l-İhsân İhsânüke'l-Kadim» diye dua edermiş. Salih bir zat da O'na, neden daima bu dua ile meşgul olup, başka zikir ve dua etmediğinin sebebini sorar, Yiğit ise şöyle anlatır: