Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.488.986
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
İstanbul'da uzun seneler kalmış olan ve hatıralarını kaleme alan İtalyan asıllı Avusturyalı general Kont Marsigli, 1737'de yazdığı eserin de Osmanlı tüccarlarını şöyle anlatıyor:"Osmanlı devletinde yaşayan tüccarlar, gayet mahir ve bilgili dir. Devlet, ticaretle uğraşanlara her türlü kolaylığı gösterir. Osmanlı nın prensibi, mümkün olduğu kadar ticaret malı girip çıkmasıdır. Zira mal ne kadar gelip giderse, devletin geliri de o derecede artmakta, halk da o kadar zenginleşmektedir. Osmanlı hükûmetleri ağır ticari vergilerden kaçınmışlardı. Ağır verginin, hem malın dolaşmasını engel lediği, hem de kaçakçılığı doğurduğu, devletin ve halkın kazancını azalttığı fikrindedir.Hükûmet kaçak mala hazine adına el koyar. Hiçbir tüccar, beyan etmediği, vergisini ödemediği malı kaçırmaya cesaret edemez. Zira ticaret müsaadesi elinden alınır.
19. yüzyıl sonlarında dünyanın çeşitli memleketlerinde düzenlenen milletlerarası fuarlar, o devirdeki devletler için kendilerini tanıtma fırsatı sunuyordu. Bu sebeple, Osmanlı Padişahı Sultan II. Adülhamid Han, bu fuarlarda Osmanlı Devletinin temsil edilmesine çok önem veriyordu.1893 senesinde Amerika Birleşik Devletleri Hükûmeti, Sultan Abdülhamid'e özel bir heyet göndererek, Kristof Kolomb'un Amerika kıtasını keşfinin 400. Yıldönümü dolayısıyla Chicago'da düzenlenecek milletlerarası fuara Osmanlı Devletini de davet etmişti. Osmanlı Hükûmeti, bu fuara Hakkı Paşa başkanlığından bir heyetle katıldı. Fuar alanının, Osmanlı Devletine ayrılan bölümünde örnek bir Anadolu köyü kurulmuş ve burada el sanatları sergilenmişti. Aynı günlerde Amerika'da yaşayan bazı Suriye'li Arabların, turistik maksatlı sema gösterisi yapması, Amerika'daki Osmanlı Büyükelçisinin protestosuna sebep oldu.
Necibüddin Mütevekkil hazretleri, Hindistan'ın büyük velilerinden olup, Feridüddin-i Şeker-Genc hazretlerinin kardeşi ve halifesi idi. Çok sıkıntılar ve riyâzetler çekti. Zâhir ve bâtın ilimlerinde mütehassıs oldu. Yetmiş sene insanları irşâd etmek, doğru yolu göstermekle meşgûl oldu. Çok sıkıntı çekmesine rağmen, tam bir tevekkül sâhibiydi. Yetmiş sene şehirde durdu. Hiçbir yerden maaş cinsinden bir şey almadı. Hâlbuki çoluk çocuğu vardı. Sanki hayatla bağı yoktu. Bugün hangi gün, bu ay hangi ay, bu para kaç liradır bilmezdi. On üçüncü asrın son yarısında Dehli'de vefât etti. Hâce Kutbüddin Bahtiyâr Kâki'nin makâmına giden yol üzerinde defnedildi.
Necibüddin Mütevekkil hazretleri, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Ahmed bin Yahyâ Tüsteri hazretleri Büyük hadis âlimlerinden olup, Hâfız, yani yüz bin hadis-i şerifi ezbere bilenlerdendir. 230'da İran'da Tüster'de doğdu. Birçok âlimden hadis-i şerif tahsil etti. 310'da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
Dün bir nebze bahsettiğimiz gibi, müşriklerin elinde esir olan Velid bin Velid (radıyallahü anh) Resûlullah Efendimizin duâsı bereketiyle bir fırsatını bulup, Mekke'de bağlı bulunduğu hapishaneden kaçıp Medine'ye geldi. Doğruca Peygamber efendimizin huzuruna vardı...
Mesnevi'de şöyle bir hikaye anlatılır:Bir zamanlar efendisinin evine her gün nehirden su taşıyan bir köle vardı. Köle boynunda taşıdığı bir sopanın iki ucuna birer kova asar, bu kovaları nehirden aldığı su ile doldurur ve eve getirirdi. Ancak kovalardan birisi birkaç yerinden delinmiş eski bir kovaydı. Dolayısıyla, nehirde ağzına kadar doldurulan suyun ancak yarısını tutabilirdi eve kadar. Diğeri ise yepyeni ve sağlam bir kovaydı. Suyu hiç sızdırmadan taşırdı. Tam iki yıl bu böylece devam etti.