Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.486.936
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Trabzon'da başlayan devlet idâreciliğinde, pehlivan yapılı vücûdu, devrin silâhlarını kullanmadaki mahâreti, Müslümanlara hayranlık ve rahatlık, düşmanlara korku ve dehşet verdi. İdâreciliğini Trabzon dışına da taşırarak, Osmanlı Devleti aleyhine propaganda yapan âsileri tâkip ettirdi. Trabzonluları rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. 1508 Kütayis Seferinde Kars, Erzurum, Artvin illeriyle on beş mahalli fethederek Osmanlı toprak larına kattı. Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi Müslüman oldu. Diğer taraftan Şah İsmâil in Doğu Anadolu'da artan ve Akdeniz sâhilleriyle İç Anadolu içlerine ve Rumeli'ye kadar varan propagandasına karşı, gâyet şiddetli tedbirler aldı. Şah İsmâil'in gâyesi ve propagandasının neticesini iyi tespit ettiğinden, daha köklü tedbirler alınması gerektiğini teşhis etti. Vâlilik selâhiyetiyle bütün ülkede, Şâh İsmail'in faaliyetlerinin önüne geçilemeyeceğini bildiğinden, şehzâdeler meselesinden faydalanarak, Osmanlı tahtına namzed oldu. Babası İkinci Bâyezid Han hayatta olmasına rağmen, Şehzâde Ahmed ve Korkud Osmanlı Sultanı olmak için faaliyetlerde bulunduğundan, Şehzâde Selim de harekete geçti. Uzun mücâdelelerden sonra, 24 Nisan 1512 târihinde, Osmanlı Sultanı olup, babası İkinci Bâyezid Hanı yılda iki milyon akçe tahsisatla Dimetoka'ya, büyük hürmet göstererek maiyetiyle berâber yolcu etti. Babası 26 Mayıs 1512 târihinde yolda vefât edince, cenâzesini İstanbul'a getirtti. Bâyezid Câmii yanına türbe yaptırıp, buraya defnettirdi.
Fâtih Sultan Mehmed Hân hazretleri, bir gün tebdil-i kıyâfet ederek halkının arasında gezmeye çıkar. Akşama kadar dolaşır. Unkapanı kapısına geldiğinde kale kapısının kapanmış olduğunu görür. Kendisinin çıkardığı fermana göre, kale kapıları akşam ezanını müteâkip kapanıp, sabah ezanı vakti açılmaktadır. Padişah yanındakilerle kapının önüne gelir ve kapı muhâfızı Sinan Çelebi ile aralarında şu konuşma geçer:" Aç şu kapıyı Sinan Çelebi!.." Kimsin sen, bana kapıyı aç diye nasıl emredersin?.." Kim olduğuma ne bakıyorsun, kapıyı aç yeter.
Hafidzâde Sâdık Efendi, 1230 [m. 1815] senesinde vefât etti. (Nevâdir-i fıkhiyye) kitâbı meşhûrdur. Bu kitabında buyuruyor ki:
Zeynelâbidin Kayserâni hazretleri Kayseri'de yetişen büyük velilerdendir. 1349 (H.750) yılında Medine-i münevverede doğdu. Seyyiddir. Anadolu'ya göç ederek Kayseri'de talebe yetiştirdi. 1414 (H.817) yılında Kayseri'de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Sabit bin Kays radıyallahü anh, Muhacirin'in en meşhurlarından ve Sevgili Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve selem) hatiplerindendir.
Peygamber efendimiz, Medine-i münevvereye teşrif ettikten sonra Medineli Müslümanlardan söz aldı. Bu söz alma esnâsında hatipliği ile meşhûr olan Sâbit bin Kays hazretleri, son derece, fasih ve beliğ olarak dedi ki:
Eski elbiseli, fakir ve köse bir alim, bir kadı'nın mahkemesinde alimler sırasında üst sırada oturur. Kadı gerek giyiminden gerese tanımadığından olacak sert sert bakar. Bunun üzerine, Kadının adamı fakir alimin yanına gelerek: -Buradan kalk. Haddini bil burası senin yerin değil. Herkes meclisin üst tarafına layık olamaz. Senin yerin aşağısı.Ya git oraya otur, ya da çık git, der. Alim, bakar ki olacak gibi değil, kalkar ve aşağılarda bir yere oturur. Derken alimler fıkıh konusunda tartışmaya başlarlar:-Hayır, evet, kabul edemem, ben haklıyım, şeklinde her biri birbirine üstünlük kurma sevdasıyla mücadelelerini sürdürür her biri bir dövüş horozuna döner. Bir karmaşadır gider. Fakir alim dayanamaz kalkarak: -Lütfen bir kere de beni dinlermisiniz? Bu konuda benim de söyleyeceğim bir kaç söz var.