Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.262
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Osmanlı Devletinde Kânûni Sultan Süleyman Handan sonra en fazla tahtta kalan pâdişah Dördüncü Mehmed Handır. Yaratılışı icâbı mutedil, kadirşinas, vefâkâr olup, verdiği söze sâdık bir şahsiyete sâhipti. Ava, edebiyata, târihe merakı olup, sohbet dinlemeyi severdi. Dindardı, beş vakit namazını cemaatla kılardı. İçkiyi ve imâlatını yasakladı. Dine sonradan karıştırılan bütün hususların kaldırılması için uğraştı. Kahvehâneleri kapattırıp, oyuncu ve çalgıcıları İstanbul'dan uzaklaştırdı. Sadrâzamlığı Köprülü âilesine verip, idârede serbest bıraktı. Kendisi de, savaşlardan zaman kaldıkça çok sevdiği sürek avlarına devam etti. Ava merakından dolayı "Avcı" lakabı verildi. Zamanında Osmanlı Devleti en geniş hudutlarına kavuşarak, dünyâ siyâsetinde faal rol oynadı.
1799 senesi Eylül ayı. Fransa İmparatoru Napoléon Bonaparte, kuvvetli bir donanma ile, Osmanlı eyaleti Mısır'a çıkarma yaptı. Burada halka beyanname dağıtarak, onları Osmanlı zulmünden (!) kurtarmak için geldiğini, yakında bağımsızlıklarına kavuşacaklarını vadederek kendi tarafına çekmeğe çalışıyordu. Burada fazla bir mukavemetle karşılaşmadı. Çünkü Yeniçeri ocağı lağvedilmiş, yeni kurulan Nizam-ı Cedid ocağı ise hem mevcudu çok az, hem de talimsiz olduğu için Fransızlara karşı başarı sağlayamamıştı.Napoléon, Mısır'dan sonra, mukaddes saydıkları Kudüs ve civarını ele geçirmek için ordusu ile Filistin'e hareket etti. Daha sonra yerine bırakacağı General Kléber ile birlikte tarifsiz zulüm ve katliamlara başladı. Filistin'de önce Remle, sonra da Yafa Fransız askerine teslim oldu. Cezzar Ahmed Paşa henüz tarih sahnesinde şahlanmamıştı. Napoléon Akka önlerine geldiğinde müthiş mağlubiyeti tadacaktı.
Seyyid Muhammed Kavukçu Osmanlı âlimlerindendir. 1224’te (m.1809) Lübnan'da Trablusşam’da doğdu. İlk tahsiline memleketinde başlayıp 1239’da (1823) Mısır’a gitti; Ezher’de aklî ve naklî ilimler tahsil etti. 1305’te (1888) Mekke’de vefat etti Çok eser yazdı Bunlardan Mevlid-in-Nebî'nin önsözünde şöyle buyuruyor:
Halife bin Hayyât hazretleri hadis hafızı ve ensâb âlimidir. 160 (m. 777)'de Basra'da doğdu. Buradaki meşhur âlimlerden kıraat, hadis, ahbâr ve ensâb öğrendi. 240 (m. 854)' Basra'da vefat etti. "Tabakâtü'r-ruvât" isimli eserinde meşhur hadis râvileri hakkında bilgi vermektedir. Bu kitabında şöyle nakleder:
Muhammed Kudsi Bozkıri, halk arasında "Memiş Efendi" lakabıyla tanınırdı. Bu keramet ehli zat, 1852 (H.1269) senesi Muharrem ayının on üçünde, salı günü, yetmiş bir yaşında iken Seydişehir yakınlarında Çavuş köyünde vefât etti. Aynı yerde defnedildi...
Muhammed Kudsi Bozkıri Efendi, uzun süre Karacahisar'da feyz saçtı. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etti. O belde insanlarının kendisine çok ilgi göstermesi, bâzı kimselerin hasedine yol açtı. Hattâ kendisini tüfekle öldürmeye kalkıştılar. Ama Allahü teâlânın izniyle, bir kerâmet olarak kendisine doğru tutulan tüfek yana çevrildi. Bu kerâmeti meşhûr olunca, Karacahisar'da duramaz oldu. O zaman Üçpınar kasabasına hicret etti...
Bir zaman Hasan Ünsi Efendiyi sevmeyen birisi gelip, devlet adamlarından Mustafa Paşa'ya onun aleyhinde sözler söyledi. Cezâlandırılmasını istedi. Paşa bu sözler üzerine; "Peki onu nefy edelim. Bir yere sürelim." dedi. O gece Paşa yatmak için başını yastığa koydu. Lâkin yastığı alevli bir ateş sardı. Paşa birden bire geriye çekilip ayak ucunda durdu ve korkuyla bakmaya başladı. Etrafına seslendi. Ev halkı koşup geldi. "Ne oldu?" dediklerinde; "Başımı yastığa koyunca, yastığı bir ateş kapladı. Ondan korktum!" cevâbını verdi. Bunun üzerine evdekiler; "Paşa hazretleri ateş falan yok. Okuyun da yatın." dediler. O da; "Okumadan yattığım yoktur. Mutlakâ okur, öyle yatarım." dedi. Paşa tekrar yatağa girip başını yastığa koyduğunda yine aynı ateşli alevi gördü. Hemen sıçrayıp; "Söndürün, söndürün!" diye bağırmaya başladı.