Hüseyin Hilmi Işık

(Rahmetullahi Aleyh)

Türkiye Gazetesi

e-Gazete (Bugün)

Türkiye Gazetesi

Bizim Sayfa (Bugün)

Toplam Ziyaretçi

16.494.937

Huzur Pınarı

Caliyet-ül Ekdar

Dinimiz İslam

Silsile-i Aliyye Büyükleri

Hanefî Mezhebinin Reîsi: İmam-ı A'zam Ebû Hanîfe

Cemâlîzâde Fudayl Efendi Osmanlı âlimlerinden olup Şeyhülislam Zenbilli Ali Cemâlî Efendi’nin oğludur. 920 (m. 1514) senesinde İstanbul’da doğdu. Ebüssü’ûd Efendi gibi zamanının büyük âlimlerinden ilim tahsil etti ve Ebüssü’ûd Efendinin kızıyla evlendi. İstanbul’da çeşitli medreselerde müderrislik ve Mekke-i mükerreme kadılığı yaptı. Şeyhülislâmlık teklif edildiyse de, bu vazîfeyi kabûl etmedi. 991 (m. 1583) senesinde İstanbul’da vefât etti. Çok kitap yazdı. Bunlarda, Hanefî mezhebine göre fıkıh bilgilerini açıklayan “Dımânât” isimli eserinde şöyle anlatır:

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

1001 Osmanlı Hikayesi

Tüm Yazılar

KinalizÂde Ali Çelebi

Kınalızâde Ali Çelebi, Hicri 916/1511 senesinde Isparta'da doğar. Babası Emrullah Efendi kadılık mesleğini icra eder. Ayrıca Fatih Sultan Mehmed'e de şehzadeliği döneminde hocalık yapmıştır.

Ali Çelebi ilk tahsilini doğduğu yer olan İsparta'da yaptıktan sonra İstanbul'a gelir. Burada akrabalarından Kadir Efendi'nin nezaretinde tahsilini ikmale çalışır. Bu doğrultuda Mahmud Paşa, Davud Paşa ve eski Ali Paşa medreselerini bitirdikten sonra Fatih'teki üniversiteye girer. Burada dönemin tanınmış müderrislerinden Kara Salih Efendi, daha sonra da Kamil Çivizâde'nin derslerine devam eder ve 945'te onun yardımcılığını üstlenir.

Sıra Ali Çelebi'nin müderris olmasına gelince, Ebus Suud Efendi'den ses soluk çıkmaz. Çünkü tayin etme ve görevlendirme onun uhdesindedir. Ne ki, Ebus Suud Efendi, bütün kemalet ve faziletine rağmen kendisine rakip addettiği (saydığı) Çivi Zâde'nin yardımcısına müderrislik görevi vermek istemez. Bu durum Ali Çelebi'yi fazlasıyla üzer.

Vehbi Tülek

Zirhimi Giyinip Kilicimi Kuşandim

Vehbi Tülek

Benim Peygamberim Beni Kurtarir

Vehbi Tülek

Sultanim Özür Dileriz

Vehbi Tülek

İhtiyar Sultan Abdülhamid Han, mushaf-ı şerifi üç kere öptü başına koydu ve kendi elleri ile yaptığı zarif dolaba bıraktı. Sonra edeple eğilip seccadesini topladı. Cebinden kehribar tesbihini çıkardı, sedire ilişip cama yaklaştı. Beylerbeyi Sarayı'nın arka tarafına bakan bu kuytu odanın seyre değer bir manzarası olduğu söylenemezdi. Hem gecenin bu vakti ne görülebilirdi ki? Ama o beş yıldır bakmakta olduğu avluya aşinaydı. Çiçekler bakımsız, çınarların dalları çıplak ve ıslak olmalıydı. Oynaşan gölgeler onu hatıralara çağırdı. Evet, şaşırtacak kadar hareketli geçen saltanat yıllarından sonra, bitmek bilmeyen sürgün hayatı başlamıştı. Tahttan indirildiğinden bu yana tam sekiz sene geçmişti. Üç koca yıl Selanik'te Alatini Köşkü'nde kalmış sonra Beylerbeyi Sarayı'na yollanmıştı. Şimdi iyi yürekli annesi Tir-i Müjgân Sultan'ın yaşadığı ve öldüğü mütevazı odadaydı.

Sultani Zafere Zorlayan Müderris

Vehbi Tülek

Onlar Benim Kullarim Değildir

Vehbi Tülek

64 - Sadik Sadrazam Sultanzade Mehmed Paşa

Vehbi Tülek

Sultan Murad’in Dehasi

Vehbi Tülek

Biz Senden Daha Nica Hizmetler Bekleriz

Vehbi Tülek

Somuncu Baba

Vehbi Tülek

Fatih Ve Papazlar

Vehbi Tülek

Yolumuzu Aydınlatanlar

TÜM YAZILAR

Bin Yıllık Mektup Sahibine Ulaşmıştı

Dün, Peygamber efendimizden bin yıl önce; Orta Doğu'nun hâkimi olan Humeyr ibni Redi adlı hükümdarın bir gün maiyeti ile birlikte Mekke'ye, oradan da Medine'ye geldiğinden bahsetmiştik. Resulullaha asırlar önce iman eden bu hükümdar bir de mektup yazmıştı. İşte o ibretli mektupta yazılanlar:

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

Ey Nefsinin Kurtuluşunu Isteyen Kimse

Vehbi Tülek

Şemseddin Gazzi hazretleri Şafii mezhebi âlimlerindendir. Büyük âlim ve veli Abdülgani Nablüsi hazretlerinin dâmâdı idi. 1096 (m. 1685)'de, Şam'da dünyâya geldi. 1167 (m. 1753)'de evvel vefât etti. "Divân-ül-İslâm" isimli eserinde, âlimleri, meşhur şahsiyetleri ve sultanları topladı. Bu eserinde, Muhyiddin-i Arabi hazretlerini anlatırken, onun bir talebesine nasihatini nakleder:

Cennet Ve Cehennem Ehlinin Amelleri Nelerdir?

Vehbi Tülek

Mazhar-ı Cân-ı Cânân

Vehbi Tülek

Mazhar-ı Cân-ı Cânân'ın asıl adı Şemseddin Habibullah'tır. Babası Mirzâ Cân'dır. Onun ismine izâfeten "Cân-ı Cânân" denilmiştir. 1699 (H.1111) senesinde Ramazân-ı şerifin on birinde Cumâ günü doğdu. 1781 (H.1195) senesinde şehid edildi. Hazret-i Ali'nin neslinden olup, seyyiddir...
Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri, vefâtının yaklaştığı günlerde kavuştuğu nimetleri dile getirerek ve şükrederek şöyle buyurdu:

Hamdûn Kassâr Hazretleri

Vehbi Tülek

İnsanların En Aşağısı Ve En Kıymetlisi

Vehbi Tülek

Her Asırda, Her Kavme Peygamber Gelmiştir

Vehbi Tülek

Çoban Baba'nın Kuzucukları...

Vehbi Tülek

Kur’ân-ı Kerime Mushaf Demek

Vehbi Tülek

Ebû Ca'fer Muhammed

Vehbi Tülek

Dini Hikayeler

TÜM YAZILAR
Namazini Ben Kildirayim

Namazini Ben Kildirayim

Büyük İslâm âlimi Mevlânâ Şemseddin Fenâri'nin ömrünün sonlarına doğru gözlerine perde geldi. Göremez oldu. Sultanın veziri olan Hacı İvâz Paşa bir konuda Molla Fenâri'ye kızmıştı. Gözleri görmez olunca, laf olsun diye; "Dilerim ki, o âmâ ihtiyârın namazını ben kıldırayım." demişti. Bu söz Molla Fenâri'nin kulağına ulaşınca; "Ol kimse câhildir. Cenâze namazını kıldırmayı beceremez. Cenâb-ı Hakk'ın kapısından ümidim şudur ki, bana hemen şifâ buyurup, onu âmâ eyleye ve ben onun namazını edâ edeyim." dedi. Bir süre sonra, bir gece rüyâsında Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz; "Tâhâ sûresini tefsir eyle!" diye buyurdukta; "Yüksek huzûrunuzda, Kur'ân-ı kerimi tefsir etmeye gücüm olmadığı gibi, gözlerim de görmüyor." demişti. Peygamberlerin tabibi olan Resûlullah efendimiz mübârek hırkasından bir parça pamuk çıkarıp, mübârek tükrüğü ile ıslattıktan sonra gözleri üzerine koydu. Molla Fenâri uyanıp, pamuğu gözlerinin üstünde buldu, kaldırınca, görmeye başladı. Allahü teâlâya hamd ve şükretti. Pamuk ipliklerini saklayıp, öldüğü zaman gözleri üzerine konmasını vasiyet etti. Tam bu günlerde, vezirin gözleri görmez oldu. Vezir bir süre sonra vefât etti ve cenâze namazını Molla Fenâri kıldırdı. Gözlerinin açılmasının bir şükrânesi olarak, 1429 (H.833) senesinde Şam yolu ile ikinci defâ hacca gitti. Bu esnâda Mısır'a ve Kudüs-i şerife de uğradı. Bir çok âlim ile sohbet edip onlardan istifâde etti.

Vehbi Tülek

Vehbi Tülek

Kaldıramayacağın Bir Yükün Altına Girme

Vehbi Tülek

Deniz Üzerinde Yürüyüp Sahile Doğru Gitti

Vehbi Tülek

"encümen-i Bîzebân"

Namazini Ben Kildirayim

Sarik Ve Sakal

Abdullah Bin MübÂrek

Allah'ın Emaneti

Annenin Hizmete İhtiyaci Var

Allah'ın Emaneti

Vehbi Tülek

Yürüdüğü Yerde Deniz Durgunlaşiyordu

Vehbi Tülek

Ana Hakkı Ve Alkama'nın Sonu

Vehbi Tülek

İcÂzetin Sirri

Vehbi Tülek

Mü'mine Ikram, Affa Sebebdir

Vehbi Tülek

Hakikati Görmek

Vehbi Tülek