Buraya gelenleri muradına kavuştur

Meşhurların Son Sözleri

Pazartesi, 23 Haziran 2008

Dün bahsettiğimiz gibi, Ali Heyti hazretleri hemen Garip Ali’nin bulunduğu mağaraya gitti ve ona: -Evladım, Padişah maiyetiyle senin yanına geliyor. Sana ne teklif ederse etsin sakın kabul etme! Ancak kızının zevceliğini teklif ederse hemen kabul et, dedi.
Garip Ali gelişmelerden memnundu. Demek ki sevdiğine kavuşmak üzereydi!..

Devamını oku...

Garip Ali ve padişahın kızı

Meşhurların Son Sözleri

Pazar, 22 Haziran 2008

Zamanın padişahının kızına sevdalanan Garip Ali adında saf bir genç, kafasını bir oraya vuruyor olmuyor, bir bu yana vuruyor olmuyordu... Onu seven ve acıyanlar “Sen bir de Ali Heytî hazretlerine git be Ali’m” dediler. O da, umutsuz, bîçare Ali Heyti hazretlerine vardı, meramını anlattı. O mübarek de dinledi ve;
-Ali, ben ne dersem yapmaya razı mısın, Padişahın kızına ulaşabilmek için, dedi. Garip Ali gözlerini dört açarak dedi ki:
- Efendim, siz bu işi hâlledin, ne dilerseniz yaparım, uğruna her şeye hazırım.
-Ben ne dersem yapacaksan bu iş olur; hem de itirazsız...
Ali derhal kabul etti bu şartı.

Devamını oku...

Devecibaşı Ahmed Sârbân

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 21 Haziran 2008

Ahmed Sârbân hazretleri, Tekirdağ-Hayrabolu’da doğdu. 1545’te yine aynı şehirde vefât etti. Ahmed Sârbân, küçük yaşta ilim öğenmeye başladı. Daha sonra Yeniçeri Ocağında “26. Orta”yı meydana getiren “Deveci Ortası”na kaydoldu. Çalışkanlığı ve zekâsı sâyesinde Devecibaşılığa kadar yükseldi. Kânûnî Sultan Süleymân Hanın Irakeyn Seferine Sârbânbaşı, yani “Devecibaşı” olarak katıldığından bu lakapla tanındı.
Yine bu seferde, orduda gönül ehli Pîr Ali Sultan adında mübarek bir zât vardı. O, Ahmed Sârbân’ı gördüğü anda ondaki ilme karşı kâbiliyet ve istidâdı sezdi. Kendisine pekçok nasîhatlerde bulundu. Ahmed Sârbân sefer dönüşü görevinden ayrılarak kendisini tamâmen Pîr Ali Sultan’ın sohbetlerine verdi ve onun muhabbet halkasında eridi. Gönlünden dünyâ ve makam sevgileri silindi gitti...

Devamını oku...

Kibirli hükümdarın hazin sonu!..

Meşhurların Son Sözleri

Cuma, 20 Haziran 2008

Hazret-i Ömer’in (radıyallahü anh) halifeliği zamanında birçok memleket zaptedilmiş ve buralarda yaşayanlar, İslam dinini seçmekle, kendi dinleri arasında serbest bırakılmışlardı. Birçok milletler, kendi istekleri ile Hazret-i Ömer’in idaresine giriyorlardı... Fethedilen memleketler arasında, Bizans sınırındaki, bugünkü Ürdün civarında bulunan Hristiyan Gassanî devleti de vardı. Buranın halkı kendi istekleri ile Müslümanların idaresi altına girdiler. Hükümdarları olan Cabale bin Eyham, gayrimüslimlerden cizye alınacağı ilan edilince, bu vergiyi vermemek için Müslüman olduğunu ilan etti...

Devamını oku...

Bedir şehitlerinden Umeyr bin Humam

Meşhurların Son Sözleri

Perşembe, 19 Haziran 2008

Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekkeli müşriklerle yaptığı ilk muhârebe olan Bedir’de Müslümanlar üç yüz on üç, müşrikler bin kişiydi. Bedir Harbinde Eshâb-ı kirâm güç durumda kaldıkları sırada sevgili Peygamberimiz; “Yâ Rabbî! Bana vâdettiğin yardımı lütfet!” diye duâ ettiğinde, Enfâl sûresinin 9. âyet-i kerîmesi nâzil olup, meleklerin Müslümanlara yardım için gönderildikleri şöyle bildirilmiştir:

Devamını oku...

Bir zahidin hürmetine Çöle inen rahmet

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 17 Haziran 2008

Vaktiyle, çöl ortasında yaşayan, ibadete dalıp kendinden geçmiş zahid ve abid bir zat vardı. Hacılar civar şehirlerden gelerek oraya ulaştılar. Yerin katılığı, zahidin mizacının yumuşaklığında kaybolmuş, çölün samyeli de âdeta ona ilaç kesilmişti...

Devamını oku...

Annesini üzen gence yapılan kabir azabı!..

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 17 Haziran 2008

Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Selman-ı Farisî hazretleri ile kabristana gitmişlerdi. Resulullah efendimiz, bir kabrin başına varınca gözyaşları dökmeye, hatta hırka-i saadeti ıslanıncaya kadar ağlamaya başladılar. Selman-ı Farisi hazretleri;
- Ya Hayrelbeşer! Ağlamanızın sebebi nedir? dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz;
- Bu kabirde yatan bir delikanlıdır; ona şiddetli azap olunmaktadır. Kardeşim Cebrail’e bu ehl-i kabre neden bu kadar azap edildiğini sordum, anasına asî olduğunu ve anasının da ona hakkını helâl etmediğini söyledi. Sen git Bilâl’e söyle, Medine halkını buraya çağırsın, buyurdular.

Devamını oku...

Müminlerin sığınağı Erkam bin Ebi'l-Erkam

Meşhurların Son Sözleri

Pazartesi, 16 Haziran 2008

Erkam bin Ebi’l-Erkam (radıyallahü anh) Eshâb-ı kirâmın ilk îmân edenlerindendir. 22 veya 23 yaşlarında iken, yedinci (veya onbirinci) Müslüman olmakla şereflendi...

Devamını oku...

Büyük mutasavvıf Hüsâmeddîn-i Uşâkî

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 14 Haziran 2008

Hüsâmeddîn-i Uşâkî, Osmanlı evliyasındandır. “Uşşaki” tarikatinin kurucusudur. Sultan III. Murâd Hânın Hüsâmeddîn-i Uşâkî hazretlerine karşı sevgi ve hürmeti vardı ve kendisini İstanbul’a dâvet etti. Bunun üzerine Hüsâmeddîn-i Uşâkî, Uşak’tan ayrılıp, İstanbul’a geldiğinde; Pâdişâh, erkânı ve büyük bir halk topluluğu tarafından hürmet ve tâzim ile karşılandı. Aksaray civârında oturması için Hüsâmeddîn-i Uşâkî’ye bir ev tahsis edildi. Bir müddet orada kalan Hüsâmeddîn-i Uşâkî hazretleri, Pâdişâha yakınlığından istifâde etmek isteyenlerin verdiği sıkıntı yüzünden Uşak’a dönmeye karar verdi. Yol hazırlıklarının yapıldığını haber alan Pâdişâh, bu büyük zâtın İstanbul’da kalması için ricâda bulundu. Uşâkî hazretleri, Sultan Üçüncü Murâd Hânın ricâsını kabûl edip, İstanbul’da kalmağa karar verdi...

Devamını oku...

Eğitimci ve yazar Muallim Cevdet

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 14 Haziran 2008

Âilesi 1877 Harbinden sonra Niş’ten Anadolu’ya göçen Muallim Cevdet 1883’te Bolu’da doğdu. İlk ve ortaokulu Bolu’da, liseyi Kastamonu’da bitirdi. Bilâhare İstanbul’a gelerek Dârulmuallimîn-i Âliye Edebiyat Şûbesini birincilikle bitirdi. Bir müddet İstanbul Hukuk Mektebine gitti; daha sonra yatılı olarak İstanbul Erkek Muallim Mektebine girdi. Dârüşşafaka, Robert Koleji ve Şemsülmekâtib gibi özel okullarda öğretmenlik yaptı...
Arkadaşlarıyla Bakü’de bulunduğu sırada, bir öğretmen okulu açarak, Türk-İslâm maârifinin gelişmesine hizmet etti (1907). Burada Rusça ve Latince’yi öğrendi. Türk milliyetçiliği konusunda makaleler yazdı. Pedagoji ve târih araştırmaları yaptığı sırada, Rus hükümeti tarafından sınır dışı edilince İstanbul’a döndü (1908).

Devamını oku...