Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.312
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Osmanlı devletinin kuruluş yılları. Orhan Gazinin silah arkadaşları, İzmit ve civarını ele geçirmişti. Buralara Anadolu içlerinden göç eden Türkmen boyları yerleştiriliyordu. Böylece Anadolu'nun Türkleşmesi daha geniş alanlara yayılıyordu. İzmit havalisinde ele geçirilemeyen tek kale, Karadeniz sahilindeydi. Çok sarp bir yerde kurulu olduğu için zaptedilmesi çok zordu. Fakat buranın tekfuru zaman zaman Türk köylerine saldırıp gençleri esir alıyor, kadınlara saldırıyordu. Orhan Gazi, yaşlı Akça Koca'ya burasını zaptetme emrini verdi. O sırada Akyazı'da bulunan Akça Koca, hemen harekete geçti ve gün doğmadan kaleye ulaştı. Kaledekiler henüz uykudaydılar. Hemen gazileri kale kapılarına taksim eden Akça Koca, 20 arkadaşıyla birlikte kalenin büyük kapısı önünde pusuya yatıp beklemeye başladı. Güz doğduktan sonra kaledekilerin bir kısmı tarlalara gitmek üzere kaleden çıkmaya başladılar. Açılan kale kapıları, onlar için büyük bir fırsattı. Kaleden çıkanların arkası kesilince Akça Koca, arkadaşlarına hücum emrini verdi ve kapılar kapanmadan kaleden içeri girmeyi başardılar. Hemen kılıçlarını çekip Allah Allah" nidalarıyla yeri göğü inletmeye başladılar. Herkes kaçıyor, saklanacak yer arıyordu. Akça Koca, Tekfurun konağını buldu ve adamı kıskıvrak yakaladı. Tekfur için yapılacak bir şey kalmamıştı. Gazilerden aman diledi ve kaleyi terketmek için izin istedi. Kalede herkes sevinçliydi. Çünkü tekfurun zulmünden kurtulup Osmanlı adaletine kavuşmuşlardı. Bu kaleye daha sonra, burasını fetheden Akça Koca'nın ismi verildi ve ona yurtluk olarak tahsis edildi.
Alman İmparatoru Büyük Karl (Şarlken), 24 Şubat 1525 tarihinde Fransa'ya saldırdı ve yaptığı savaşta Fransa kralı François'i (Fransua) mağlup ederek, bütün Avrupa kıtasına hakim olduğunu ilan etti. Zira daha önceden de, İspanya krallığı ile Felemenk'i (yani, Belçika, Hollanda ve Lüxemburg) ele geçirmişti. Savaş sonunda Fransa kralı esir düştü. Bunun üzerine François'nın annesi, dünyanın en büyük hükümdarı olarak tanıdığı Kanuni'ye, Jean Franqipani ismindeki elçisiyle bir mektup gönderdi. "Padişahlar Padişahı" diye başlayan mektubunda şun ları yazıyordu:
Şeyh Muhammed Hayat hazretleri Hanefi fıkıh âlimidir. 1163 [m. 1749]'de Medine'de vefat etti. "Gâyet-üt-tahkik" isimli eserinde buyuruyor ki:
Hüseyn bin Ahmedi hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Aslen Haleblidir. 912 (m. 1506)'da Mekke-i mükerremede vefât etti. Hikmetli sözleri vardır. Buyurdu ki:
Mahmûd Çelebi Seyyid Ahmed Buhâri'nin yetiştirdiği büyük velilerdendir. Zâhiri ilimlerdeki tahsilini tamamladıktan sonra, tasavvuf yoluna yönelip, Seyyid Emir Ahmed Buhâri'nin sohbet ve hizmetlerine devâm ettti. Hocasına olan muhabbet ve bağlılığı pekçok olduğundan, kısa zamanda yüksek derecelere kavuştu. Hocası, onu kızı ile evlendirerek kendisine dâmâd yaptı. Emir Buhâri hazretleri vefât edeceği zaman, Mahmûd Çelebi'yi kendisine halife bıraktığını bildirdi. 1531 (H.938) senesinde İstanbul'da Edirnekapı semtinde vefât etti.
Fatih Sultan Mehmed Han'ın başveziri Mahmûd Paşa, evinde bir dâvet tertib etti. Dâvete, hurûfi yolunda olan sapıklar da çağırıldı. Fahreddin Acemi de perde arkasına saklanmış, onları dinliyordu. Sohbet ilerleyince, Mahmûd Paşa, kendilerini çok sevdiğini ve her dertlerini çekinmeden kendisine açabileceklerini söyledi. Vezirin bu aşırı sevgi ve muhabbetinden dolayı onu kendisinden zanneden bu kimseler, fırkalarının iç yüzünü anlatmaya başladılar. "Her testi içine konulanı sızdırır" sözü gereğince sapıklıklarını ve küfürlerini açıkladılar. Hattâ:"Allahü teâlâ (hâşâ) Fadlullah'a (Hurûfilik bozuk yolunun kurucusu olup, 1393 senesinde Timûr Hanın oğlu Mirân Şah tarafından öldürülmüştü.) hulûl etmiştir." dediler.