Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.486.425
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Osmanlı Hükümdarı II. Bayezid Han haber alır ki, Venedik Doçu Gugliemo Monteferlo, sarayının tören salonunun azametli duvarına boydan boya, Müslümanlara ve Osmanlılara hakaret eden bir resim yaptırmış. Üstelik o cüce, haddini bilmeden bir de yazılar ilave etmiş. Misafirlerini bu salonda ağırlarken, Osmanlı'ya karşı küstaça sözler sarfedermiş.Hünkar, Veziriazam Hersekzade Ahmed Paşa'yı çağırtır ve bir name-i hümayun yazdırır. Bir gök gürültüsünden farksız olan bu mektupta şöyle emreder:"Mâlûmum oldu ki, sarayının duvarına, hakkımızda bazı herzeler yazdırmışsın. Aramızda ki anlaşmaya riayet bir tarafa, hükümdarların en kuvvetlisi olan bana nezaketi de ihmal etmiş sin. Ol sebepten, bu namemi getiren Çavuşum, emanet sana verdikten gerû, heman o an ve kendisinin gözü önünde bu duvarı yıktıracaksın! Şayet ola ki ihmalin görüle, bilesin ki bizden sana acı bir azap dokuna!"
Oruç Reis esir edilmişti. Bir süre zindanda kaldıktan sonra çıkartılarak bir gemide küreğe çakıldı. Papazlar ve Şövalyeler, İtalyanca, Rumca ve İspanyolca bilen ve sözü sohbeti yerinde plan Oruç Reis ile konuşmak tan zevk alırlardı. Şövalyeler ona karşı hürmet duyuyorlardı. Sohbet sırasında ona:
"Ey Osmanlı! Sen güzel sözlü bir kişisin. Bizim lisanımızı da fevkalade konuşuyorsun. Müslümanlıkta ne buldun? Gel bizim dinimize geç! Adı sanı belli bir adam olursun. Büyük bir şövalye kaptan yaparız seni" dediler. Oruç Reis:"Kâfirlerin iyiliği bu mudur? Dinimden dönüp hükümdar olmaktansa müslüman esir kalmayı tercih ederim. Şu duvarlardaki resimleri elinizle dizersiniz ve onlara taparsınız. Şimdi onları ateşe atsalar veya çölde bir kuyuya bıraksalar, veyahut balta ile pare pare eyleseler, kendilerini kurtarıp halas etmeye kadir değildirler." Dedi. Şövalyeler:"Görelim senin Peygamberin neyler, işte halin malum" dediler.
Beşikçizâde Süleymân Efendi, on sekizinci yüzyılda yaşayan velilerdendir. Fındıkzâde Kızılelma Caddesi üzerinde kurduğu Beşikçizâde Tekkesinde, yıllarca İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattıktan sonra 1799'da vefât etti. Kabri, bugün metruk bir halde olan Tekkesinin bahçesindedir.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
Ebü'l-Feth Missisi hazretleri Şafii mezhebi fıkıh âlimidir. 448 (m. 1056)'da Adana'nın Misis (Bugünki adı Yakapınar) kasabasında doğdu. 542 (m. 1147)'de Şam'da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Ali Havâs Berlisi hazretleri Mısır evliyasındandır. Ümmi idi, yani okuma yazması yoktu. Allahü teâlânın ihsânı ile Kur'ân-ı kerim ve hadis-i şerifler üzerinde, âlimleri hayrette bırakan çok kıymetli açıklamalarda bulunurdu...
Ma'rûf-ı Kerhi Hazretlerinin bir dayısı şehrin vâlisi idi. Vâli, bir gün şehrin kenar mahallelerini dolaşıyordu. Ma'rûf'u bir kenarda oturmuş ekmek yerken gördü. Önünde de bir köpek vardı. Bir lokma kendi yiyor, bir lokma da köpeğin ağzına veriyordu.
Dayısı,
- Köpekle birlikte yemeğe utanmıyor musun dedi.