Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.487.432
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Zaman zaman tebdil-i kıyafet yaparak halkın arasına karışan Sultan II. Mahmud'un yolu, bir gün bir köye düşer. Burada tatlı dilli bir ihtiyara rastlar. Bununla ahbablığı epeyce ilerlettik ten sonra adama, İstanbul'a gelirse "Mahmud Ağa" diyerek kendisini aramasını ister. Gel zaman git zaman adam İstanbul'a gelir ve "Mahmud Ağa" isimli ahbabını ararken, saray adam ları tarafından farkedilerek alınır ve padişahın huzuruna götürülür. Birlikte yemek yerlerken, gözleri büyük bir şaşkınlıkla sarayı incelemektedir. Padişaha:
-Bu evi sen mi yaptın, yoksa babandan mı kaldı Mahmud Ağa! Diye sorar. Padişah:-Babamdan kaldı... der. Bunun üzerine adm:-Boşuna sordum. Sen kim, bu evi yapmak kim! Der.İstanbul'daki İngiltere Büyükelçisi Sir Henry Elliot, büyükelçilik binasındaki odasının, çıkış kapısına hakim penceresinden dışarıya bakıyordu. Eski sadrazam, yeni Şûray-ı Devlet Reisi Mithat Paşa ile haberleşmelerinde aracı olan kişinin, hızlı adımlarla binadan çıkışını gözleriyle izlerken, dudaklarındaki gülümsemeye engel olamadı. Mesleğinin 35'inci yılını süren 60'lık kurt diplomata, son günlerde elde ettiği başarıların verdiği zevk, donuk mavi gözlerini adetâ canlandırmış, sinsi pırıltılarla doldurmuştu. İstanbul'da geçirdiği 9 yıl boyunca yürüttüğü çalışmalar, sonunda meyvesini vermişti. Birtakım devlet ricaliyle dost olmuş, İngiliz emellerine uygun yönetime bir türlü yanaşmayan padişahın tahtından indirilmesi yönünde, İngiltere hükûmetinin maddi, manevi her türlü desteğini bunlara sunmuştu. Yürüttüğü çalışmaları finanse etmek üzere 1875 yılı İngiltere bütçesinden tahsis ettirdiği 7 milyon İngiliz altınının işe yaradığı bir gerçekti.
Hibetullâh Muhammed el-Hatîb hazretleri tefsir ve Şafii fıkıh âlimidir. 1244 (1828) yılında Şam'da doğdu. Tahsil hayatına babasından ders alarak başladı. Sonra da Nuriyye Medresesi'nde ve Emeviyye Camii'nde sürdürdü. İcazet alarak çok talebe yetiştirdi. 1311 (m. 1893)’de Şam'da vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Büyük veli ve âlim Sarı Abdullah Efendi, 1584 (H.992) senesinde dünyâya geldi. "Abdi" mahlası ve "Sarı" lakabıyla meşhûr oldu. 1660 (H.1071) senesinde İstanbul'da vefât edip, Topkapı'dan Maltepe'ye giden yolun kenarında, set üstüne defnedildi.
Zamânın sultânı Dördüncü Murâd Hana, tarikat erbâbı kötülenmiş, onların bâzı işlerinin yasaklanması istenmişti. Sultan yalnız böyle söyleyenlerin sözleriyle hareket etmeyip, zamânın tasavvuf ehli âlim ve faziletli kimselere de tarikatla ilgili hususları sorup cevap istemişti. Bunlar arasında İsmâil Ankaravi de vardı. O da üç gün içinde yirmi sayfalık bir risâle yazıp arzetti. Cevaplar, Şeyhülislâm Yahyâ Efendi ve diğer zamânın önde gelen âlimleri tarafın dan incelenip uygun görüldü ve pâdişâh tarafından da kabûl edildi. Böylece onların vesilesi ile tasavvuf ehli, sıkıntıdan kurtuldu. Aziz Mahmûd Hüdâi onun bu cevaplarını beğenip; "Allahü teâlâ, muhâliflere karşı Rusûhi'nin ayağını sağlam ve sâbit eylesin. Onların inat damarlarını kesmekte söz kılıcını keskin eylesin. Muhâlifleri susturmakta mızrağını tesirli eylesin. Zamânımızda tasavvuf ehline karşı olanlarla onun cihâdı olmasaydı, onların eli hak tâliplerine uzanır, zarar verirdi. Doğru yolda olanlarla olmayanları birbirinden ayırmak zor olurdu. Allahü teâlâ onun delillerinin oklarını en doğru hedefe isâbet ettirdi." diye medhetti.