Esas Pehlivan, Nefsine Galip Gelendir!
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(Rahmetullahi Aleyh)
e-Gazete (Bugün)
Bizim Sayfa (Bugün)
16.486.703
Caliyet-ül Ekdar
Silsile-i Aliyye Büyükleri
Şihâbüddîn Şâgûrî hazretleri hadîs âlimidir. 530 (m. 1116) senesinde İran’da Şâgûr’da doğdu. 615 (m. 1218) senesinde Şam’da vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Kurtuluş savaşı yılları. İznik'le Mekece arasındaki bir mevkide Hâlid Paşa kuvvetleri yeni bir savaşa girmenin hazırlığı içinde bulunuyor. Bütün efrâd hazır vaziyette durmaktadır. Yoklama yapıldıktan sonra heybetli, siyah sakallı, ilim ve fazilet sembolü, sarığıyla kır bir atın üzerinde Ali Rızâ Acara Efendi meydana çıktı. Efrâdı bir baştan bir başa at üstünde dolaştıktan sonra orta yerde durdu. Gür sesi ile ruhlara rahatlık, heybet ve heyecan veren şu konuşmayı yaptı:"Askerler! Kardeşlerim! Mübârek dinimizin ana şartlarından biri de hacdır. Hacılar hac maksadıyla mübârek Kâbeye gittikleri zaman orada "Hacerü'l-Esvede" yüzlerini, gözlerini sürmek sûretiyle onu öperler. Çünkü Hacerü'l-Esved cenâb-ı Rabbülâlemin tarafından Cennet'ten gönderilmiş mübârek bir taştır. Siz de bugün öyle şerefli bir mücâdele ve hizmet üzerindesiniz ki, cenâb-ı Hakk'ın yardımıyla muvaffak olup, zafer müyesser olunca, bütün millet, ihtiyar analarımız, güngörmüş babalarımız, genç kızlar, çocuklar, hâsılı bütün arkada bıraktıklarımız Hacerü'l-Esvedi öpen hacıların heyecan ve iştiyakiyle sizi sarılıp öpecek ve bağrına basacaktır.
Okçuluk Osmanlıların ünlü sporlarındandır. Çok eski zamanlardan beri harp sahasında kendileriyle karşılaşanlar, Türklerin ok atmadaki ustalıklarından hayranlıkla söz etmişlerdir. Türkler, kısa fakat çok kuvvetli yaylar kullanırlardı. Oku gerek piyade ve gerekse süvari olarak kullanmakta emsalleri yoktu. Süratle giden bir atın üzerinden, hedefe isabetli ok atarlardı. Okmeydanı'nda kurulan meşhur kemankeşler ocağı, 15 ve 16. asırlarda emsalsiz üstadlar yetiştirmiştir. Bu arada lodos, poyraz, gündoğusu, batı, kıble, karayel, yıldız gibi yönlerde esen rüzgârlara atılan kamış ve tahta oklarla kurulan menziller, yani kırılan rekorlar, erişilemeyecek kadar yüksektir.Makbul İbrahim Paşa, Atmeydanı'ndaki sarayını yaptırması nedeniyle Kanuni Sultan Süleyman'a bir ziyafet vermiştir. Bu ziyafet eğlenceleri sırasında, Türk Okçuluk Tarihinin önemli kişilerinden biri olan Tozkoparan İskender, at üstünden attığı okla birbirinin içine yerleşmiş 5 kalkanı delmiştir. Bu usta kemankeşin başarıları efsanelere konu olacak kadar büyüktür. Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında Tozkoparan İskender'in Gündoğusundaki 1281,5 gez menzilinden (845 metre) daha uzağa ok atışı hiçbir dönemde gerçekleşememiştir.
Nûreddîn Şevnî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Mısır'ın bir kasabası olan Şevn'de doğup büyüdü. 1537 (H.944) senesinde Kâhire'de vefât etti. Küçüklüğünde çobanlık yapardı. Yanında bulunan yiyecekleri arkadaşlarına verir ve onlara şöyle derdi: "Bu yiyecekleri yiyin, sonra hep birlikte Peygamber efendimize salevât-ı şerîfe okuyalım." Yemeklerini yedikten sonra bütün günlerini salevât-ı şerîfe okumakla geçirirlerdi. Bir sohbetinde şunları anlattı:
Abdülgâfir Fârisi hazretleri Hadis ve Şafii fıkıh alimidir. 451'de (m. 1059) İran'da Nişâbur'da doğdu. Fıkıh ve hadis ilmi tahsil etti. Mescid-i Akil'de pazartesi günleri ikindi namazından sonra talebelerine yıllarca hadis yazdırdı. 529 (m. 1134) yılında Nişâbur'da vefat etti. Eshâb-ı kirâmın üstünlükleri hakkında buyurdu ki:
Ebü'l-Fadl Abbâs Nişâbûrî hazretleri hadîs âlimidir. Zünnûn-i Mısrî ve Bâyezîd-i Bistâmî ile sohbet etti. Evliyânın meşhûrlarından Ahmed bin Ebi'l-Havârî hazretlerinden hadîs-i şerîf okudu. 900 (H. 288) senesinde vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Hacı Ferhad adında bir zât şöyle anlatmıştır: "Mısır'dan gelirken, Akdeniz'de gemimiz sâkin sâkin yol alıyordu. Peşimize bir korsan gemisi takıldı. Saldırmak için yaklaşmaya başladı. Gemimizde Şeyh Burhâneddin ve dedesi Şeyh Muhammed Çelebi Sultan hazretleri de vardı. Bu tehlikeli durum karşısında biz çok endişelendik. Geminin baş tarafına geçip oturdular ve bize; "Üzülmeyiniz! Allahü teâlâ sizi kurtardı!" dediler. Bir de baktık ki kuvvetli bir fırtına çıktı. Korsan gemisi dalgalar arasında kalıp battı. Bizim gemiye bir şey olmadı. Böylece korsanların şerrinden kurtulduk."